İş Kazasından Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu
İşverenin, iş kazalarını önlemek üzere işyerinde alınması ve bulundurulması gerekli tedbir ve araçları ve alınacak diğer iş güvenliği tedbirlerini devamlı surette izlemesi esastır. İşçi, iş kazası nedeniyle tazminat istediği zaman, işverenin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, işveren ise iş kazasından dolayı sorumluluktan kurtulabilmesi için, kanunda ve sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat etmekle yükümlüdür. Ticari şirket veya ortaklıklarında; organlar tüzel kişiden farklı bir varlık olmayıp onun ayrılmaz parçasıdır. Organların iradesi tüzel kişinin iradesi sayılır. Organik bir bağ ile tüzel kişiye bağlı olduğundan organ ile tüzel kişi arasında hukuki bir ilişkinin varlığından söz edilemez. Tüzel kişi olan ticari şirketlerin ceza hukuku alanında sorumluluğu bulunmamaktadır. Kural olarak tüzel kişinin organını oluşturan gerçek kişilerin tümü işveren niteliği taşıdıklarında ceza sorumluluğunun muhatabıdırlar. Tüzel kişiyi yönetim ve temsil yetkisi organ üyelerinden birine veya birkaçına bırakılmış, iş hukuku kurallarından doğan yükümlülüklerin biri tarafından ya da üyeler tarafından yerine getirilmesi kararlaştırılmış olabilir. Böyle bir durumda tüm organ üyelerinin ceza sorumluluğu yoluna gidilmeyecek, kusurlu iradesi ile tüzel kişinin suç işlemesine neden olan kişi veya kişiler cezalandırılacaktır.
ÖZET
İşverenin, iş kazalarını önlemek üzere işyerinde alınması ve bulundurulması gerekli tedbir ve araçları ve alınacak diğer iş güvenliği tedbirlerini devamlı surette izlemesi esastır. İşçi, iş kazası nedeniyle tazminat istediği zaman, işverenin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, işveren ise iş kazasından dolayı sorumluluktan kurtulabilmesi için, kanunda ve sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat etmekle yükümlüdür. Ticari şirket veya ortaklıklarında; organlar tüzel kişiden farklı bir varlık olmayıp onun ayrılmaz parçasıdır. Organların iradesi tüzel kişinin iradesi sayılır. Organik bir bağ ile tüzel kişiye bağlı olduğundan organ ile tüzel kişi arasında hukuki bir ilişkinin varlığından söz edilemez. Tüzel kişi olan ticari şirketlerin ceza hukuku alanında sorumluluğu bulunmamaktadır. Kural olarak tüzel kişinin organını oluşturan gerçek kişilerin tümü işveren niteliği taşıdıklarında ceza sorumluluğunun muhatabıdırlar. Tüzel kişiyi yönetim ve temsil yetkisi organ üyelerinden birine veya birkaçına bırakılmış, iş hukuku kurallarından doğan yükümlülüklerin biri tarafından ya da üyeler tarafından yerine getirilmesi kararlaştırılmış olabilir. Böyle bir durumda tüm organ üyelerinin ceza sorumluluğu yoluna gidilmeyecek, kusurlu iradesi ile tüzel kişinin suç işlemesine neden olan kişi veya kişiler cezalandırılacaktır.
ANAHTAR KELİMELER
İş Güvenliği – İş Kazası – İşyeri – İşveren – İşçi – Ticari Şirket – Tüzel Kişilik – Yönetim ve Temsil Yetkisi – Ceza
- GİRİŞ
Önceden planlanmayan, bilinmeyen veya kontrol dışına çıkan, çevresine zarar verebilecek nitelikteki olaylara kaza denir. Kaza sonucu meydana gelen zarar insan unsuruna yönelik ise ceza hukukunun ve Sosyal Güvenlik Kurumu mevzuatının, mala gelen zarar da ise genel hukukun kuralları işler. Genel hukuk kuralları bakımından kaza olayının cinsini belirlemek için meydana gelen olayla, oluş yeri ve nedeni arasında bir neden-sonuç ilişkisi bulunması gerekir. İş kazalarının etkileri sadece işçilerle sınırlı kalmamakta özelikle işverene büyük maliyetlere de neden olmaktadır. İşverenlerin gerekli önlemleri almamış olmaları, insan sağlığına gerekli önemin verilmeyişi, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmaması gibi sebepler iş kazalarının en önemli nedeni olarak gösterilebilir. Özellikle inşaat, maden, tersane ve şantiyelerde iş kazaları daha sık yaşanmaktadır. Ancak, sektörel bir sınırlama olmaksızın hemen her sektörde iş kazaları görülmektedir.
- İŞ KAZASI
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu iş kazası yönünden işverenler yönünden farklı yükümlülükler içermektedir. Örneğin; 6331 sayılı Kanun iş kazasını işyerinde veya işin yürütümü neticesinde meydana gelen olay olarak tanımlanırken, 5510 sayılı Kanunda daha geniş ve açık bir tanım kullanılmış, işyerinin dışında sigortalının görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda ve işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen olaylar da iş kazasından sayılmıştır.
- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Yönünden İş Kazası
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun, 13’üncü maddesine göre iş kazası ;
- Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
- Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
- Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır, şeklinde tanımlanmıştır.
Bir olayın iş kazası olup olmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikle iş kazası geçiren kişinin,
- Sigortalı olması,
- Mutlaka bir olay ile karşılaşmış olması,
- Meydana gelen olay nedeniyle bedenen veya ruhen engelli hale gelmesi, hallerinin bir arada bulunması gerekmektedir.
Yargıtay[1]’a görede bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için zararlandırıcı olayla meydana gelen araz arasında uygun neden sonuç bağlantısının kurulması zorunludur. İş kazası kapsamında olan sigortalılar aşağıda belirtilmiştir.
- Hizmet akdi ile bir veya birkaç işveren yanında çalışanlar.
- Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile köy ve mahalle muhtarları.
- Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinde çalışanlar.
- Aday çırak, çırak ve stajyerler.
- Harp malûlleri ile vazife malûlleri.
- Türkiye İş Kurumu kursiyerleri.,
- Sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri.
- İntörn öğrenciler.
- Tarım ve orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanlar.
İşverenlerin iş kazasını; olayın olduğu yerde bulunan kolluk kuvvetlerine (jandarma, polis) vakit kaybetmeden derhal, işyerinin bağlı olduğu Sosyal Güvenlik Merkezine/Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne olayın olduğu tarihten sonraki üç işgünü içerisinde bildirmeleri gerekmektedir. İş kazası sonucunda işveren kusurlu bulunmuşsa iş kazasına uğrayan şahıs veya mirasçıları dava açabilir. İş kazası sonucunda; maddi ve manevi tazminat davası ile destekten yoksun kalma davası açılabilmektedir.
- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Yönünden İş Kazası
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun, 3’üncü maddesine göre iş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanımlanmıştır. İşyeri ise mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçları da içeren organizasyonu” ifade etmektedir. İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlüdür. 6331 sayılı Kanunun “İşverenin Genel Yükümlülüğü” başlıklı 4’üncü maddesinde de işverenin çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiş ve yükümlülükleri aşağıdaki şekilde sayılmıştır.
- Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
- İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
- Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
- Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
- Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
İşverenlerin çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine getirirken göznünden bulundurması gereken ilkeler 6331 saylı Kanunu’nun, 5’inci maddesinde düzenlenmiştir. Risklerden korunma ilkeleri aşağıda sayılmıştır.
- Risklerden kaçınmak.
- Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek.
- Risklerle kaynağında mücadele etmek.
- İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.
- Teknik gelişmelere uyum sağlamak.
- Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek.
- Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek.
- Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek.
- Çalışanlara uygun talimatlar vermek.
- İŞ KAZALARINDA YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU
Her işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız olarak bulundurmakla yükümlüdür. İş kazalarını önlemek üzere işyerinde alınması ve bulundurulması gerekli tedbir ve araçları ve alınacak diğer iş güvenliği tedbirlerini devamlı surette izlemesi esastır. Bu yükümlülüğün sadece önlem almakla yetinilebileceği anlamını taşımadığı, alınan önlemlere uyulup uyulmadığını denetleme ve giderek önlemlere uyulmasını temin anlamında bulunduğu da kuşkusuzdur. Başka bir ifadeyle işveren, işyerinde geniş anlamda doğmuş veya doğabilecek tüm tehlikeleri önlemek zorundadır. Bu zorunluluk sonucu olarak işyerinde işveren tarafından tam anlamıyla geniş bir kontrol mekanizması kurulmalıdır. Herhalde, çalışan kimsenin iş güvenliği, işçinin kendi dikkatine bırakılmaz[2]. Yargıtay kararlarında iş sözleşmesine dayanan işçiyi gözetme borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluk yoluna gitmektedir. İşçi, iş kazası nedeniyle tazminat istediği zaman, işverenin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, işveren ise iş kazasından dolayı sorumluluktan kurtulabilmesi için, kanunda ve sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Ticari şirket veya ortaklıklarında; organlar tüzel kişiden farklı bir varlık olmayıp onun ayrılmaz parçasıdır. Organların iradesi tüzel kişinin iradesi sayılır. Organik bir bağ ile tüzel kişiye bağlı olduğundan organ ile tüzel kişi arasında hukuki bir ilişkinin varlığından söz edilemez. Uygulamada, gerçek kişi organ kavramı önem kazanmıştır. Ortaklık işleri, ister ortak durumunda, isterse ortak sıfatı bulunmayan bir müdüre bırakılmış olsun, müdür tüzel kişinin organı onun bir parçası sayılır. İş sözleşmesinin tarafı olan tüzel kişi iş görme ediminin alacaklısı olarak işin görülmesini isteme hakkının sahibidir. Buna karşılık yönetim hakkı, emir ve talimat verme yetkisi ise zorunlu olarak tüzel kişinin organı tarafından kullanılır. Tüzel kişi işverenlerde, tüzel kişi soyut, tüzel kişinin organı ise somut işveren sıfatına haizdir. Esasen tüzel kişinin organı tüzel kişiden ayrı bir varlık olmayıp, onun bir parçasıdır. İradesi, tüzel kişinin iradesi sayılır ve tüzel kişiye organik bir bağ ile bağlıdır. Başka bir anlatımla, organlar tüzel kişinin temsilcisi olmayıp, tüzel kişinin kendisidir ve bunlar organ sıfatıyla işverendirler. Tüzel kişilerde organ bir kurul olabileceği gibi, tek başına bir kişide organ sıfatına sahip olabilir. Bu takdirde, tüzel kişinin iradesi bu kişi, organ tarafından açıklanır ve tüzel kişi bunun tarafından yönetilir.
Tüzel kişi olan ticari şirketlerin ceza hukuku alanında sorumluluğu bulunmamaktadır. Kural olarak tüzel kişinin organını oluşturan gerçek kişilerin tümü işveren niteliği taşıdıklarında ceza sorumluluğunun muhatabıdırlar. Tüzel kişiyi yönetim ve temsil yetkisi organ üyelerinden birine veya birkaçına bırakılmış, iş hukuku kurallarından doğan yükümlülüklerin biri tarafından ya da üyeler tarafından yerine getirilmesi kararlaştırılmış olabilir. Böyle bir durumda tüm organ üyelerinin ceza sorumluluğu yoluna gidilmeyecek, kusurlu iradesi ile tüzel kişinin suç işlemesine neden olan kişi veya kişiler cezalandırılacaktır. Ticaret şirketi organı olan kişiler ile işveren vekilleri arasında sorumluluğun belirlenmesi açısından; tüzel kişi organının sürekli olarak işin başında bulunup ve işi bizzat yönetmesinin ve izlemesinin mümkün olmadığı, işletmelerde uzmanlaşmanın yapıldığı, işyeri hacminin genişliği nedeniyle işverenin bizzat işi yönetmesinin mümkün bulunmadığı gibi kriterler dikkate alınır. Bu kriterlerin varlığı halinde işyerinde; sorumlu genel müdür, koordinatör, müdür, ustabaşı gibi ortak statüsünde bulunmayan işveren vekillerinin görevlendirildiği durumlarda doğrudan şirket organı kişilerin sorumlu tutulmayıp, sorumluluk doğrudan işveren vekillerine ait olur. Ceza yargılamasında; yetki devirlerinin gerçekte uygulanıp uygulanmadığı, mesul müdür olarak tüm yetkinin devredildiği kişiye işçi alıp, işçi çıkarma yetkisi verilip verilmediği, bu yetkiyi tek başına kullanıp kullanmadığı, sorgulanabilecektir.
- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa Göre İşveren/İşveren Vekili
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun, 3’üncü maddesine göre işveren, çalışan istihdam eden gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır. Ancak, işveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri de işveren sayılır. İşveren vekilleri, işveren sayıldığından, aynı Kanunun 4’üncü maddesi hükmü gereği çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla da yükümlüdürler. İşveren vekilinin, işin ve işyerinin yönetiminde görevli, yani yetkili olması şarttır. Bunların işyerinde en yüksek emir verme yetkisine sahip olup olmamasının bir önemi yoktur. İşveren adına hareket, işyerinin işin ve işyerinin yönetimini üstlenen müdür, şef veya ustabaşı gibi kimseler işveren vekili olarak sayılırlar. İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu yetki bir başkasına devredilemez. Ancak, bu yetki konusunda iş bölümü ile yetki devri mümkündür. Anonim şirket yönetim kurulu bu yetkiyi iş bölümü ile bir üyeye devredebilir. İşyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitim belgesine sahip olan ve tam süreli istihdam edilen sorumlu müdürlerin de hukuki ve cezai sorumluluğu vardır. Tazminat, rücu gibi davalar yönünden hukuki olarak işveren vekilinin doğrudan sorumluluğu bulunmamakta, sorumluluk, tüzel kişiye ait olmaktadır. Temsil yetkisinin kapsamı da yine noterlerce düzenlenecek olan yetki belgesinde belirtilmelidir. Yönetim kurulu yetkisini devredecekse bunu yetki belgesi ile yapmalıdır. İmza sirküsü, bir firmada temsil yetkisine sahip kişilerin imzalarını gösteren yazılı belgedir. Noterler tarafından düzenlenir.
- Ticaret Şirketlerinde Ehliyet
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun, 124’üncü maddesine göre Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır. Aynı Kanunu’nun, 125’inci maddesine göre ise Ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir. Ticaret şirketleri, Türk Medenî Kanunu’nun, 48’inci maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar saklıdır. Belirtilen Kanun maddelerine göre; ticaret şirketleri, kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden oluşan, tüzel kişilikleri bulunan, şirket sözleşmelerinde yazılı işletme konusu çevresinde kalmak üzere, bütün hakları kazanan ve borç altına girebilen kuruluşlardır. Türk Medeni Kanunu’nun, tüzel kişilik yönünden kabul ettiği kurallar, bu şirketler yönünden de geçerlidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 47, 48, 49 ve 50’inci maddelerinde gösterildiği üzere; Başlıbaşına bir varlığı olmak üzere, örgütlenmiş kişi toplulukları ve bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca, tüzel kişilik kazanırlar. Amacı hukuka veya ahlâka aykırı olan kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanamaz. Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler. Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. Organlar, hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleri ile tüzel kişiyi borç altına sokarlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişi olarak sorumludurlar.
- Anonim Şirketlerinde Yönetim ve Temsil
Türk Ticaret Kanunu’nun, 365-370’inci maddelerine göre; Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir. Yönetim kurulu, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir. Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir. Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir. Yönetim kurulu, ticari mümessil ve ticari vekiller atayabilir. Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.
- Limited Şirketlerde Yönetim ve Temsil
Türk Ticaret Kanunu’nun, 623-624’üncü maddesine göre; şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Şirketin müdürlerinden biri bir tüzel kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler. Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler. Şirketin birden fazla müdürünün bulunması hâlinde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır. Başkan olan müdür veya tek müdürün bulunması hâlinde bu kişi, genel kurulun toplantıya çağrılması ve genel kurul toplantılarının yürütülmesi konularında olduğu gibi, genel kurul başka yönde bir karar almadığı ya da şirket sözleşmesinde farklı bir düzenleme öngörülmediği takdirde, tüm açıklamaları ve ilanları yapmaya da yetkilidir. Birden fazla müdürün varlığı hâlinde, bunlar çoğunlukla karar alırlar. Eşitlik hâlinde başkanın oyu üstün sayılır. Şirket sözleşmesi, müdürlerin karar almaları konusunda değişik bir düzenleme öngörebilir.
- SONUÇ
Ticaret şirketleri, kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden oluşan, tüzel kişilikleri bulunan, şirket sözleşmelerinde yazılı işletme konusu çevresinde kalmak üzere, bütün hakları kazanan ve borç altına girebilen kuruluşlardır. Başlı başına bir varlığı olmak üzere, örgütlenmiş kişi toplulukları ve bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca, tüzel kişilik kazanırlar. Kanuna ve kuruluş belgelerine göre, gerekli organlara sahip olmakla fiili ehliyet kazanırlar. Organları aracılığıyla iradelerini açıklarlar. Organlar, hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleri ile tüzel kişiyi borç altına sokarlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişi olarak sorumludurlar. Şirketler organları vasıtasıyla iradelerini yansıtırlar. Tüzel kişiliği bulunan ticari şirketi soyut işveren, bu şirketin organları olan ortaklar, pay sahibi olan müdürler, yönetim kurulları somut işverendir. Tüzel kişi olan ticari şirketlerin ceza hukuku alanında sorumluluğu bulunmamakta, cezanın muhatabı tüzel kişinin organıdır. Yönetim kurulu bu yetkiyi de tek bir üyeye vermişse, cezanın muhatabı o yönetim kurulu üyesi olacaktır. Yetki belgesi, vekaletname ile yetkilendirilen yönetim kurulu üyesi olmayan üçüncü kişiler varsa yetkisi çerçevesinde cezadan sorumlu olacak, yönetim kurulu üyesi ya da başkanı ceza almayacaktır. Tazminat, rücu gibi davalar yönünden hukuksal sorumluluk, tüzel kişiye aittir. Yönetim kurulunun atayacağı müdüre vereceği yetki belgesinde “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu olmak üzere işyerindeki çalışma iş ve ilişkilerini tüm mevzuata uygun usul ve esaslarda yürütmeye, ilgili kişileri işe almaya ve işten çıkarmaya” ifadeleri özellikle yer almalıdır.
KAYNAKÇA
- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
- 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
- Sami NARTER, İş Kazası ve Meslek Hastalığında Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Haziran 2021
- Ali GÜNEREN, İş Kazası ve Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Temmuz 2020
- Huriye KARATAŞ, İş Kazası ve Meslek Hastalığında İşverenin Hukuki Sorumluluğu, Mayıs 2019
- Cumhur Sinan ÖZDEMİR, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Uygulama Rehberi, Mart 2013
- Yargıtay 21.HD-E:2002/13005-K:2002/15017-T:28.05.2002
- Yargıtay 10.HD-K:2077/7689-T:31.10.1978
[1]Yargıtay 21.HD-E:2002/13005-K:2002/15017-T:28.05.2002
[2]Yargıtay 10.HD-K:2077/7689-T:31.10.1978