KANUNİ TEMSİLCİLER İLE ORTAKLARIN ÖDEDİKLERİ ŞİRKET VERGİLERİNDE RÜCU HAKKI

KANUNİ TEMSİLCİLER İLE ORTAKLARIN ÖDEDİKLERİ ŞİRKET VERGİLERİNDE RÜCU HAKKI

Sermaye şirketinin (anonim, limited, paylı komandit şirket) varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezaları, yasal ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin varlıklarından alınmaktadır. Limited şirket ortakları da, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezalarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulmaktadır. Sermaye şirketinin kanuni temsilcisi ile limited şirket ortağının, şahsi mal varlıklarından ödedikleri şirkete ait vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezaları için rücu hakkı bulunmaktadır. İşte bu yazımızda, sermaye şirketinin malvarlığından alınamayıp kanuni temsilci ve limited şirket ortağının şahsi varlıklarından tahsili cihetine gidilen vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezaları için kanuni temsilci ve ortakların sahip oldukları rücu hakkı izah edilecektir.

 

Sermaye şirketlerinin kanuni temsilcileri ile limited şirket ortağının şahsi varlıklarından tahsili cihetine gidilen vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezalar için rücu hakkının kullanım koşulları, sınırı ve zamanlaması yargı kararları ile açıklığa kavuşturulmuştur. Bu kararlarda öne çıkan hususlar; rücu hakkının kullanımı bakımından limited şirketlerde ortaklıktan, anonim ile limited şirketlerde ise yöneticilikten ve/veya kanuni temsilcilikten usulünce ayrılma tarihinden sonraki kamu alacağından sorumlu olunmayacağı, limited şirket ortağının kendi payı haricinde ödediği kısım için diğer ortaklara rücu edebileceği; kanuni temsilcilerin de şirketin vergi ve buna bağlı alacaklardan dolayı sorumlu tutularak takip edilebilmeleri için, borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olmaları gerektiği ve sorumluluklarının kanuni temsilci oldukları süre ile sınırlı olduğu yönündedir. Öğretide ve içtihatta kanuni temsilcilerin sorumluluğunun zaman sınırının belirlenmesinde tescil ve ilanın bir rolünün bulunmadığı, Vergi İdaresinin üçüncü kişi sayıldığı yönünde görüşler bulunsa da, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kamu alacaklarının tahsili bakımından kamu kurumlarının üçüncü taraf olmadığına hükmetmiştir.

 

Bunun yanında, zaman zaman VUK’un mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna dair özel sözleşmelerin vergi dairelerini bağlamayacağına ilişkin m.8/f.3 hükmüne atıfta bulunup, limited şirketteki payların devrine ilişkin sözleşmelerin özel hukuk sözleşmesi oldukları, bu nedenle sorumluluğun pay devri sözleşmesiyle ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı ve ortağın paylarını devretse dahi ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluklarının kalkacağından söz edilemeyeceği yönünde yargı kararlarına rastlansa da, oldukça katı bir görüş benimseyen bu kararların gerekçesine katılmak mümkün görülmemektedir.

 

Bu bağlamda, sermaye şirketinden tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcu bakımından, şirketin kanuni temsilcisi ile limited şirket ortaklarının şahsi malvarlıklarından yaptıkları ödeme nedeniyle mülga 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167 ve 168’inci maddeleri gereğince diğer borçlulara rücu etmesi; ödemenin kanuni temsilci tarafından yapılması halinde ise kanuni temsilcinin öncelikle şirkete rücuda bulunması, bundan sonuç alamaması durumunda şirket ortaklarına rücu hakkını kullanması mümkündür.