VUK m.13’te Yer Alan Mücbir Sebebin Yargı Yoluna Başvuru Süresine Etkisi Var mı?

VUK m.13’te Yer Alan Mücbir Sebebin Yargı Yoluna Başvuru Süresine Etkisi Var mı?

Sürelerin işlemesine engel olan durumlardan biri de mücbir sebeplerdir. Mücbir sebepler, kişilerin önceden öngörebilmeleri imkân dâhilinde olmayan ve bu nedenle önüne geçilmesi mümkün bulunmayan, dış etkenler sonucu meydana gelen olayları ifade eder. Bu durumda yükümlülüğü yerine getirmeye engel olan olay devam ettiği sürece mükellefin ödevleri de ertelenmekte ve tahakkuk zamanaşımı da durmaktadır. 

Mücbir sebep halleri VUK’un 13’üncü maddesinde sayılmıştır. Bunlar:

1. Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk; (ayakta tedaviler mücbir sebep sayılmamaktadır.)

2. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler; 

3. Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler; kişinin İradesi dışında işinin başından ayrıldığı durumlardır. Askere alınma örnek verilebilir. Tutukluluk hali 1’inci bentte sayıldığından bu bentte değerlendirilmesi hukuki yanılsama yaratır. Yurt dışına çıkış mücbir sebep sayılamaz. Danıştay’ın bir kararı da bu yöndedir.

4. Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması; Hırsızlık bu kapsamda sayılabilir. Bunların tümünün mücbir sebep sayılabilmesi için ya idarenin bunu biliyor olması (örneğin bir bölgenin sele maruz kalması gibi) ya da kişinin şahsı ile alakalı bir olay varsa bunun, polis tutanağı, itfaiye tutanağı gibi vesikalarla tevsik edilmesi gerekmektedir. Bu durumun ispatının nasıl yapılacağına ilişkin VUK’ta herhangi bir düzenleme bulunmadığından serbest delil sistemi kullanılması yerinde olacaktır.

Konuyla alakalı Danıştay 3. Dairenin 15.02.2018 tarih ve Esas No: 2014/3169, Karar No: 2018/634 sayılı kararında eşinin kalp krizi geçirmesi nedeniyle O’na refakat etmek zorunda olduğundan tarhiyat sonrası uzlaşma toplantısına katılamaması mücbir sebep sayılmıştır. Kişinin, eşinin kalp krizi geçirmesi nedeniyle uzlaşmaya katılamamış olması elbette üzücü bir durumdur ama mezkûr olayın VUK m.13’te düzenlenen hallerden herhangi biri kapsamında değerlendirilemeyeceği ve bu yüzden de mücbir sebep sayılamayacağından Danıştay’ın bu kararına katılmamaktayız. 

Doğuştan görme engelli olan, sürekli bir engeli bulunan vs. kişilerin durumları mücbir sebep sayılmaz. İdare ve yargı; mücbir sebebin geçici bir durum için geçerli olacağı yönünde kararları bulunmaktadır.

Cezada indirim talep etme, dava açma ya da uzlaşmaya başvurma bir vergi ödevi sayılmaması nedeniyle bunlara başvuramama nedeni ne olursa olsun mücbir sebep sayılmaz. Ancak başvurudan sonra örneğin uzlaşma için verilen tarihte asker alınma ya da mücbir sebep hallerinin birinin varlığı nedeniyle uzlaşmaya gidememe mücbir sebep sayılır. Haklara ilişkin sürelerde mücbir sebep süreleri etkilemezken, vergi ödevlerine ilişkin sürelerde mücbir sebep süreleri uzatır.

Konuyla alakalı Danıştay 3. Dairenin 03.05.1994 tarih ve Esas No: 1993/1983, Karar No: 1994/1425 sayılı kararında; Vergi Usul Kanununun 13. maddesinin 1. bendinde; vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır hastalık hali mücbir sebep olarak sayılmış ise de bu sebep mükelleflerin ancak 213 sayılı Kanunun 2. kitabında sayılan ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin süreleri keseceğinden, Kanunun 2. kitabında sayılmayan, dolayısıyla bir vergi ödevinin yerine getirilmesi olarak nitelendirilmesine imkan bulunmayan uzlaşma başvurusunun da vergi ödevinin yerine getirilmesi olarak yorumlanması suretiyle mücbir sebebin buradaki süreyi durduracağı yolunda verilen karar, sonuç itibariyle yerinde görülmüştür şeklinde karar verilmiştir.

Mücbir sebep mükellef, sorumlu ve kanuni temsilciler için uygulanır. Tüzel kişiliklerde birden fazla kanuni temsilci varsa ve biri mücbir sebebe maruz kaldıysa ödevlerin diğeri tarafından yapılması mümkün olduğundan mücbir sebep nedeniyle süre uzatılması mümkün değildir.

6183 sayılı Yasa m.8 uyarınca “Hilafına bir hüküm bulunmadıkça bu kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.” hükmü uyarınca 6183 uyarınca süre hesaplamasında VUK’un ilgili hükümlerinin geçerli olacağına hükmetmiştir. Ancak sürelerin hesaplanması ile ilgili göndermenin, 213 sayılı Kanunun “Sürelerin Hesaplanması” başlıklı 18’inci maddesi ile sınırlı olmadığı ve ödeme emri, haciz gibi tahsil işlemleri yönünden 213 sayılı Kanun’un 13 ve 15’inci maddelerinin geçerli olduğu ve mücbir sebeplerin meydana gelmesi durumunda 6183 sayılı Kanunda yer alan sürelerin işlememesi gerekmektedir.

Danıştay Dördüncü Dairesince 2011 yılında verilen bir kararda; 213 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde yer alan mücbir sebebin süreleri durdurucu etkisinin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi ile ilgili, 6183 sayılı Kanun’un 79’uncu maddesi kapsamında tebliğ edilen haciz bildirisine karşı itiraz süresinin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi ile ilgisinin bulunmaması nedeniyle mücbir sebebin itiraz süresine etkisinin olamayacağına hükmetmiştir.

Konuyla alakalı Danıştay 9. Dairesinin Karar No: 2019/6759 sayılı kararında yükümlünün, defter ve belgelerini yanması nedeniyle incelemeye ibraz edemediği anlaşıldığından olayda mücbir sebep hali mevcut olup vergi ziyaı cezasının da kesilemeyeceğine karar verilmiştir.

Bu hallerde vergi ödevlerinin yerine getirilmesi ile ilgili süreler, mücbir sebep hallerinin meydana geldiği kanıtlandığı takdirde sürelerin işlemesi durur ve mücbir sebep ortadan kalktıktan sonra süreler kaldığı yerden işlemeye devam eder. Vergi İdaresi açısından tahakkuk zamanaşımı mücbir sebep olduğu sürece işlemez yani mücbir sebep süresi kadar uzar.

İYUK’un 31’inci maddesi uyarınca mücbir sebeplerin dava açma süresini uzatacağı yönünde görüşler de vardır. Afyon/Dinar depreminde Danıştay 30 günlük dava açma süresinin uzamasına karar vermiştir. İYUK’un 31’inci maddesinde mücbir sebep dolayısıyla sürelerin uzayacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. VUK’un 13’üncü maddesinde de Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine hükmünde geçen “vergi ödevleri”; beyan verme, uzlaşmaya gitme, ödeme, defter tutma gibi ödevleri göstermektedir. Bu nedenle kanunilik ilkesi kapsamında “yargı süreci mücbir sebep dolayısıyla kesin uzar” diyebilmemiz mümkün değildir.

Yargı kararları incelendiğinde; “Yargı yoluna başvurma, hak arama özgürlüğünün kullanılması olup, maddi vergi hukukunun vergi yükümlülerine yüklediği vergi ödevlerinin yerine getirilmesiyle ilgisinin bulunmaması karşısında ve yukarıda değinilen düzenlemeler gereğince ağır hastalık hali vergi mahkemesinde dava açma süresine etkili bir durum oluşturmadığından ifadesinin kararlarda yaygın şekilde kullanıldığı dikkat çekmektedir.

Karakoç’a göre VUK m.13’te yer alan mücbir sebep hallerinin varlığı durumunda dava açma süresinin de uzaması gerekmektedir. Danıştay 7. Dairesinin 24.03.1999 tarih ve Esas No: 1999/653, Karar No: 1999/1305 sayılı kararında mücbir sebep hallerinin hak arama hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde karar verilmiştir. 

 Ancak Balcı’ya göre ve yukarıda tarih ve karar numaraları yazılı olan son dönem güncel Danıştay Kararları uyarınca mücbir sebep sadece vergisel ödevlerin yerine getirilmemesi durumlarını içerdiğinden, vergi mahkemesine dava açma, istinafa ya da temyize gitme gibi yargısal başvurulara mücbir sebebin bir etkisi bulunmamaktadır. Konuyla alakalı Danıştay 4. Dairesinin 20.06.1996 tarih ve Esas No: 1995/6176, Karar No: 1996/2691 sayılı kararında mücbir sebebin dava açma süresine etkisinin olmadığına ilişkin karar verilmiştir. 

Candan’a göre ise VUK m.13’te dava açma süresini etkileyecek bir hükmün bulunmadığı ama mücbir sebeplerin idari yargıda dava açma süresini etkilemesini düzenleyen bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu, bu nedenle dava açma süresinin hesabında mücbir sebep hali olarak belirtilen hallerden hangilerinin ve nasıl dava açma süresini etkileyeceği ve bu hallerin tespitinin nasıl olacağı hususlarını, yoruma yer bırakmayacak açıklıkta ortaya koyan, VUK m.13’tekine benzer ancak, Yürütme Organına/idareye verilmiş takdir ve düzenleme yetkisi içermeyen bir yasal düzenleme gerekmektedir.

Bize göre de mücbir sebep sadece vergisel ödevlerin yerine getirilmemesi durumlarını içerdiğinden, dava açma sürelerine herhangi bir etkisinin bulunmaması gerekmektedir. 

1 Danıştay 4’üncü Dairesinin E: 1975/110, K: 1975/1126 sayı ve 26.03.1975 günlü kararı

2 Mustafa Balcı, Kamu İcra Hukuku ve 6183 sayılı Kanun Uygulaması, On İki Levha Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul, 2021, s.340.

3 Dan. 4. D. 14.6.2011 tarih ve E. 2009/4365 ve K. 2011/5306 sayılı kararında; “Vergi Mahkemesince, şirketin kanuni temsilcisinin ağır hastalık durumunun mücbir sebeplerden olduğu ve davacı şirkete 15.10.2008 tarihinde tebliğ edilen haciz bildirisine karşı itiraz süresinin 213 sayılı Kanunun 15’inci maddesi uyarınca mücbir sebep halinin ortadan kalkmasından itibaren işlemeye başlayacağı, davacı şirketin de bu tarihten itibaren süresinde itiraz ettiği kabul edilmişse de; 213 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen 13’üncü maddesinin ilk fıkrasında öngörülen mücbir sebep halinin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi ile ilgili olduğu, 6183 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinde öngörülen itiraz hakkının ise bu kapsamda değerlendirilemeyeceği açıktır.” ifadeleri yer almaktadır. (Balcı, s.340.)

4 Yusuf Karakoç; Genel Vergi Hukuku, Yetkin Yayınları, 2.Baskı, Ankara, 2019, s.287.

5 Dan. 3. D. 07.05.2019 tarih ve E.2016/5685, K.2019/3489 sayılı kararında; Yukarıda metnine yer verilen Kanun hükümlerinden; Vergi Usul Kanunda mücbir sebep olarak sayılan hallerin, vergi ödevlerinin yerine getirilememesine münhasır olarak düzenlendiği, dava açmanın ise mükellef açısından bir hak olup vergisel bir yükümlülük niteliğinde bulunmadığı gibi” ifadeleri yer almaktadır.

Dan. 3. D. 23.5.2017 tarih ve E.2016/2226, K.2017/4119 sayılı kararı, Dan. 3. D. 28.12.2015 tarih ve E.2014/8990, K.2015/10177 sayılı kararı, Dan. 3. D. 23.11.2012 tarih ve E.2010/7243, K.2012/3910 sayılı kararı, Dan. 4. D. 22.12.2010 tarih ve E.2010/3174, K.2010/6534 sayılı kararı, Dan. 4. D. 15.10.2008 tarih ve E.2007/3481, K.2008/3636 sayılı kararı, Dan. 3. D. 15.10.2008 tarih ve E.2007/4923, K.2008/3005 sayılı kararı, Dan. 3. D. 15.10.2006 tarih ve E.2006/1488, K.2006/2447 sayılı kararları aynı yöndedir. (Balcı; Kamu İcra Hukuku ve 6183 sayılı Kanun Uygulaması, s.346.)

6 Balcı; s.345.

7 Karakoç., s.287.

8 Yukarıda sözü edilen İdari Yargılama Usulü Kanununun ilgili maddelerinde dava açma ve kanun yoluna başvurma sürelerini durduran sebepler sayılmış; ancak, hastalık hali bunlar arasında gösterilmemiştir. Bununla birlikte; söz konusu sürelerin mücbir sebep sayılan durumların varlığı halinde işlememesi de hak arama özgürlüğünün niteliği ve önemi itibariyle gereklidir. Hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından, kişinin iradesi dışında gelişen afet ve felaketler, savaş hali ve benzeri durumlarla, bu hakkın kullanmasını olanaksız kılan çok ağır hastalık halleri, mücbir sebep sayılabilecek niteliktedir.”

9 https://vergialgi.net/vergi-hukukunda-mucbir-sebebin-dava-surelerine-etkisi

10 “Danıştay kararlarında, kanunlarda belirtilmediği halde, hukuki ve fiili engellerin dava süresini uzatan veya işlemesini durduran sebepler olarak kabul edilmesiyle, "mücbir sebep"lerin dava açma süresinin işlemesini etkileyeceği görüşü kuvvet kazanmaktadır. Özellikle doğal afet gibi, kişilerin iradeleriyle değiştiremeyecekleri veya önleyemeyecekleri durumlarda mücbir sebep halinin nazara alınmayarak dava açma süresinin işlediğini kabul etmenin haklı bir nedeni olamaz. Davacının ikamet etmekte bulunduğu Dinar'da 1.10.1995 günü saat 17.57 de Richter ölçeğine göre, 5.9 şiddetinde bir deprem olduğu, sarsıntıların bu tarihten 15 gün kadar önce başlayıp depremden sonra da bir süre devam ettiği bilinmektedir. Depremin ölüm ve yaralanmalara neden olduğu çok sayıda binanın yıkıldığı, kalanının da oturulamaz hale geldiği, halkın uzun süre çadırlarda yaşamak zorunda kaldığı, basında yer alan haberlerden görülmektedir. Depremden sonra yörede yaşayanların tamamına yakınının can derdine düştüğü ve yaşam savaşı verdikleri, kişilerin normal zamanlarda yapabildikleri işlerin hiçbirini yapamayacak bir ortamda bulundukları anlaşılmaktadır. Bu şartlar altında, normal süresinden 7 gün sonra açılan davanın, mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra makul sürede yargı yerine başvurulduğu göz önünde tutularak, esası incelenerek sonuçlandırılmak yerine süreaşımı noktasından reddedilmesinde isabet görülmemiştir.”

11 Turgut Candan; Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Yetkin Yayınları, 9. Baskı, Ankara, 2022, s.578.

12 Bu yazıya akademik çalışmalarında atıf yapmak isteyenler (Murat Batı, Vergi Hukuku (Genel Hükümler) Seçkin Yayınevi, 2.Baskı, Ankara, 2022, ss.449-450) künyesine atıf yapabilirler.