Borsa Kazançlarına Vergi Getirme Yolları
Bugünlerde herkesin gündeminde olan mesele borsa kazançlarına getirilecek vergi. Bir kazanç vergisi kesintisi mi olacak yoksa işlem vergisi mi olacak bu hususlarda birçok şey yazılıp çiziliyor. Ekonomi medyasının bu hususta yetkililere dayandırdığı her habere piyasanın verdiği tepki epey kırmızı renkli oluyor. Borsa vergisinin haberi bile buna sebep olurken hayata geçirilmesi halinde piyasada büyük bir etki yaratacağı açık. Şimdi “borsa vergisi” nasıl getirilir, konuşulanlara göre hangi yöntemin tercih edilme olasılığı daha yüksek anlatmaya çalışalım.
1. CBK yoluyla kesinti oranı belirlemek: Aslında halihazırda borsada gerçekleştirilen pay senedi alım satım kazancı üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67’nci maddesi mucibince böyle bir kesinti(gelir vergisi) hesaplanıyor ama oran sıfır olduğu için herhangi bir gerçek vergi yükü oluşmuyor. Bu oran değiştirilebilir ve bu değişikliği yapmak tek bir Kararname’ye bakar. Yani yarın uyandığımızda hisse senedi alım satım kazançları üzerinde bir stopaj yükü oluşmuş olabilir. Medyada on binde 1 gibi oranlardan bahsediliyor. Ben 10 senelik meslek hayatımda herhangi bir kazanç vergisinin bu kadar düşük oranda stopaj yoluyla alındığını görmedim. Bu bakımdan bu yolun tercih edilmeyeceğini düşünüyorum.
2. BSMV üzerinden matrah/nispet ayarlaması yapmak: Bunun için Gider Vergileri Kanunu’na hüküm eklemek gerekiyor. Bu Kanun’a göre alınan BSMV’de matrahın belirlenmesi basit görünse de karmaşık hale gelmiş bir mesele. Verginin konusunu finansal kuruluşların muhtelif işlemlerden lehlerine kalan paralar teşkil ediyor ancak lehe kalan paranın ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülüyor. Kamuoyunda “dolar alım vergisi” olarak bilinen vergi de bu Kanun’a göre alınıyor. Kanun’da bu döviz alımı işlemleri (kambiyo işlemleri) için özel bir matrah şekli ve özel bir vergi oranı tayin edilmiş durumda. Benzer bir hükmün aracı kurumlara yatırılan meblağlar üzerinden bir işlem vergisi tesis etmek üzere kurulması hem Gider Vergileri Kanunu’nun tabutuna son çiviyi çakmak olur hem de yeni bir ihtilafın önünü açar. Zira bu işlemde aracı kurum lehine geçmiş bir paradan bahsetmek çok zorlama olur. Öte yandan bu yaklaşım senelerdir güdülen borsaya yeni kaynak girişini sağlama amacını da baltalar. Onun için işlem vergisini borsaya yeni girecek kaynak transferi üzerinden değil de hâlihazırda piyasaya dâhil olmuş tutarların transferlerinden almak daha doğru olacaktır. Buna göre Borsa İstanbul’da gerçekleştirilen işlemler için BSMV oran farklılaştırılmasına gidilebilir. Zira aracı kurumların tahsil ettikleri hisse senedi alım satım komisyonları da hâlihazırda BSMV’ye tabi. Yani yatırımcının alım satımlar esnasında ödediği komisyonun içine hâlihazırda gizlenmiş bir işlem vergisi var! İşte bunun için Gider Vergileri Kanunu’nun 33’üncü maddesinin ilk fıkrasına “Menkul kıymet alım satımına tavassut(aracılık) işlemlerinde nispet, matrahın …’dır” şeklinde bir hüküm eklenebilir. Ancak bunun için yasal düzenleme şart. Parlamento normal şartlar altında bu ay sonunda tatile girecek. Bu iş kısa vadede yapılacaksa kanuni düzenleme için vakit daralıyor. Ayrıca medyada konuşulan on binde bir gibi vergi oranları böyle bir düzenleme yapılmayacağına işaret ediyor.
3. Müstakil bir işlem vergisi tesis etmek. Konuşulanlara göre en ihtimal dâhilinde olan bu gibi duruyor. Bunun için de yine Gider Vergileri Kanunu’nun ölmüş hükümleri başka bir isim altında diriltilebilir. Yani bir nevi “vergi reenkarnasyonu” yaşanacak gibi duruyor. Konaklama Vergisi bu şekilde konuldu. Yeni vergi koyma temayülü bu hızda devam ederse KDV’nin yürürlüğe girmesiyle çoğu hükmü 40 sene önce tarihin tozlu sayfalarına karışan Gider Vergileri Kanunu küllerinden yeniden doğacak gibi. Yeni verginin adı da “Sermaye Piyasaları İşlem Vergisi” gibi bir şey olabilir. Verginin mükellefi aracı kurumlar, matrahı ise alım/satımına aracılık edilen sermaye piyasası aracının nihai işlem bedeli olacaktır. Mükellef aracı kurumlar olsa da aracı kurumların bu vergi yükünü işlem yapanlara yansıtacağı açıktır. Yani para kaçınılmaz olarak yine yatırımcının cebinden çıkacak. Böyle bir düzenleme yapılırsa borsa işlem vergisinin BSMV matrahına dâhil edilmemesi gerekir. Aksi takdirde aracı kurumların bu verginin karşılığı olarak müşterilerden tahsil edeceği tutarlar üzerinden bir de BSMV hesaplamaları gerekebilir. Bu da tek taşla verginin vergisini vurmak anlamına gelir.
Tüm bunların ötesinde borsaya getirileceği söylenen işlem vergisinin bütçe gelirleri üzerinde anlamlı bir etki yaratacağı konusunda fikir teatisinde bulunduğum herkes şüpheli. İşlem bedelleri üzerinden alınacak on binde bir veya iki gibi bir vergi neye fayda sağlayabilir şahsen ben de bilemiyorum ancak haberinin dahi piyasaları karıştırdığı ortada.