FED’den Hızlı Sıkılaşma Sinyali ve GOÜ İçin Türbülans Uyarısı

FED’den Hızlı Sıkılaşma Sinyali ve GOÜ İçin Türbülans Uyarısı

IMF ekonomistleri, 10 Ocak 2022 tarihinde bir uyarı metni yayımladı. Bu metne göre, geçen yılın büyük bölümünde, istikrarsız ekonomik toparlanma ve arz darboğazındaki yavaş çözülme koşullarında yatırımcılar, ABD enflasyonunda geçici bir yükselişi fiyatladılar ancak bugünlerde ise farklı bir durum ile karşı karşıyalar. Fiyatlar genel seviyesi neredeyse kırk yıldır en hızlı şekilde yükselmekte ve sıkı iş gücü piyasası ise ücret artışlarını beslemektedir. Bunun yanında Omicron varyantı, enflasyon üzerindeki arz yönlü baskılara ilişkin endişeleri de arttırmaktadır.

Gelişmekte Olan Ülkelerin Genel Ekonomik Görünümü

IMF ekonomistlerine göre gelişmekte olan ülkeler, yüksek enflasyon ve önemli ölçüde yüksek kamu borcu ile karşı karşıyadır. Yaşanan gelişmeler ise, gelişmekte olan piyasaların görünümünü daha da belirsiz hale getirmektedir. Gelişmekte olan piyasalardaki ortalama brüt kamu borcu, 2019'dan bu yana neredeyse yüzde 10 artarak, ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermekle birlikte 2021 sonunda GSYİH' nın tahmini yüzde 64' üne ulaşmıştır.

Bu görünüm, ABD’ ye kıyasla, ekonomik iyileşmeleri sınırlı olan ve işgücü piyasaları zayıf olan gelişmekte olan ülke ekonomilerini daha fazla kırılgan hale getirmektedir. Bu ekonomilerin bir çoğunda dolar borçlanma maliyetleri düşük kalırken, yerel enflasyon ve istikrarlı dış fonlama konusundaki endişeler, geçen yıl Brezilya, Rusya ve Güney Afrika dahil olmak üzere birçok gelişmekte olan piyasanın faiz oranlarını yükseltmeye başlamasına neden olmuştur.

Gelişmekte Olan Ekonomiler İçin Yeni Dönem Riskleri

IMF ekonomistleri, ABD için güçlü bir ekonomik büyüme beklentisindedirler. Arz kesintilerinin hafiflemesi ve mali daralmanın talebe ağırlık vermesi nedeniyle enflasyonun bu yıl içinde düşmesini ise muhtemel görmektedirler. Politika faizleri yükselir ve enflasyon beklendiği gibi ılımlı seyrederse, bu durumun gelişmekte olan piyasalar üzerinde etkisinin de iyi huylu olacağı kanaatindedirler. Gelişmekte olan piyasaların para birimleri değer kaybetse de dış talepteki iyileşme, artan finansman maliyetlerinden kaynaklanan etkiyi dengeleyecektir.

Ancak geniş tabanlı bir ABD ücret enflasyonu veya sürekli arz darboğazları, fiyatlar genel seviyesini beklenenden daha hızlı da artırabilir ve enflasyon beklentilerini daha hızlı körükleyebilir. Bu gelişmeye yanıt olarak FED’ in yapacağı hızlı faiz artışları, finansal piyasaları sarsabilir ve küresel olarak finansal koşulları sıkılaştırabilir. Böyle bir durum, ABD talebinin ve ticaretinin yavaşlaması sonucunu doğurur ve gelişmekte olan piyasalarda sermaye çıkışları ve para birimlerinin değer kaybına yol açabilir. Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda FED’ in sıkılaşma adımlarının etkisi, ekonomisi kırılgan ülkeler için daha da şiddetli olabilecektir.

İlk Görev Para Politikasına Veriliyor

IMF ekonomistlerinin yayımladığı metne göre, FED’ in daha sıkı fonlama koşullarına yanıt olarak, gelişmekte olan piyasalar yapması gerekenleri durumlarına ve kırılganlıklarına göre uyarlamalıdır. Enflasyonu kontrol altına alma konusunda güvenilirliğe sahip olan ekonomiler para politikasını daha kademeli olarak sıkılaştırabilirken, enflasyon baskısı daha güçlü veya kurumları daha zayıf olan diğerleri ise hızlı ve kapsamlı hareket etmelidir. İki durumda da uygulanacak politikalar, para birimlerinin değer kaybetmesine izin vermeyi ve gösterge faiz oranlarını yükseltmeyi gerektirmektedir. Döviz piyasalarında düzensiz koşullarla karşı karşıya kalınması durumunda, yeterli rezervlere sahip merkez bankaları, bu müdahale garantili makroekonomik düzenlemenin yerini almamak kaydıyla piyasaya müdahale etmelidir.

Önerilen Para Politikasının Uygulanmasının Zorluğu

Uyarı metninde uygulanması önerilen para politikasının “zor bir takas” içerdiği belirtilmektedir. Çünkü bu tür eylemler, fiyat ve dış istikrarı korumakta zayıf olan bir yerel ekonomiyi desteklemekten vazgeçtikleri için gelişmekte olan piyasalar için zor seçeneklerdir. Benzer şekilde, mevcut önlemlerin ötesinde işletmelere destek sağlanması, kredi risklerini artırabilir ve kayıpların muhasebeleştirilmesini geciktirerek finansal kurumların uzun vadeli risklerini artırabilir. Ve mevcut desteklerin geri alınması, finansal koşulları daha da sıkılaştırarak ekonomik toparlanmayı zayıflatabilir.

Gelişmekte olan piyasalar, bu çıkmazı yönetmek için politika çerçevelerini güçlendirmek ve güvenlik açıklarını azaltmak için şimdi adımlar atmalıdır. Merkez bankalarının enflasyon baskılarını kontrol altına almak için uygulayacakları politika planlarının açık ve tutarlı bir şekilde iletilmesi, halkın fiyat istikrarını sürdürme ihtiyacına ilişkin inancını artırabilir. Yabancı para cinsinden yüksek borç seviyelerine sahip şirketler, bu uyumsuzlukları azaltmaya ve mümkün olduğunda risklerini hedge etmeye çalışmalıdır. İflas risklerini azaltmak için, maliyetleri artırsa bile yükümlülüklerin vadesi uzatılmalıdır.

İşletmeler için devam eden mali politika desteği gözden geçirilmeli ve bu desteği normalleştirme planları, görünüme ve mali istikrara göre dikkatle ayarlanmalıdır. Kurumsal borçların ve kötü kredilerin pandemiden önce bile yüksek olduğu ülkelerde, bazı zayıf bankalar ve banka dışı borç verenler, finansman zorlaşırsa ödeme gücü endişeleriyle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle bu ülkelerin çözüm planları ivedilikle oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.

Maliye Politikasına Düşen Görevler

IMF ekonomistleri uygulanması gereken maliye politikası için de bir takım öngörülerde bulunmuştur. Yukarıda bahsi geçen acil önlemlerin yanında, maliye politikası şoklara karşı dayanıklılık oluşturmaya yardımcı olabilir. Orta vadeli bir mali stratejiye inandırıcı olacak şekilde taahhütte bulunmak, yatırımcı güvenini artırmaya ve bir gerileme döneminde mali desteğe yeniden yer açmaya yardımcı olacaktır. Böyle bir strateji, vergi gelirlerini kademeli olarak artırmak, harcama verimliliğini artırmak veya sübvansiyon revizyonları gibi yapısal mali reformları uygulamak için kapsamlı bir planın duyurulmasını içerebilir.

Son olarak, beklenen ekonomik toparlanmaya rağmen, bazı ülkelerin küresel finansal piyasalardan kaynak temin etmesi gerekebilir. Bu kaynak temini; takas hatlarının, bölgesel finansman düzenlemelerinin ve çok taraflı kaynakların kullanımını içerebilir. Bu nedenledir ki IMF, geçen yılki 650 milyar dolarlık Özel Çekme Hakkı tahsisine şimdiye kadarki en büyük katkıyı sağlamıştır. Bu tür kaynaklar potansiyel ekonomik gerilemelere karşı tamponları güçlendirirken, finansal açıdan ek bir nefes almayı da sağlayacaktır. Bu nedenle IMF, finansal borç verme araç setini üye ülkeler için uyarlamıştır.

IMF Neden Böyle Bir Uyarı Metni Yayımladı?

FED, Kasım 2021’ de faizlerde değişikliğe gitmezken, varlık alım hızını beklentiler dahilinde azaltma(Tapering) kararı aldı. Bu karar, FED’ in güçlü olmasa da bir sıkılaşmaya gideceğinin sinyali olarak algılandı.

Ancak ABD'de Kasım ayı enflasyon verilerinin hedeflenin üzerinde açıklanması(yıllık enflasyon yüzde 6,8); 12 Ocak, Türkiye saati ile 16:30’da açıklanacak olan Aralık ayı tüketici enflasyonunun da beklentilerin çok üzerinde gerçekleşme tahminleri; genişlemeci para politikası savunucularını dahi şahinleşmeye itti. FED yetkilileri arasındaki tartışma  “para politikasını sıkılaştırmak isteyenler ve para politikasını daha da erken sıkılaştırmak isteyenler” şeklinde evrildi.

Enflasyon ile mücadele için uygulanan para ve maliye politikalarına rağmen iktisadi birimlerin enflasyon beklentilerini yakın geçmişte yaşanan enflasyon gerçekleşmelerine göre belirlemeye devam etmesi nedeniyle fiyatların aşağı yönde direnç göstermesi ile yaşanan “enflasyon ataleti”,  FED’ in hızlı sıkılaşması söyleminde oldukça etkili oldu. Erken veya açıklanan takvime göre; üç veya dört kez faiz artışı ile beklenen sıkılaşma önlemleri, doların yuvasına dönüşü beklentilerini de arttırdı.

Küresel ekonomik toparlanmanın bu yıl ve önümüzdeki yıl devam etmesi beklenirken, inatla yeniden dirilen pandemi nedeniyle büyümeye yönelik riskler yüksek olmaya devam etmektedir. Bu durumun FED’ in daha hızlı sıkılaşmasıyla çakışma riski göz önüne alındığında, gelişmekte olan ekonomiler potansiyel ekonomik türbülans nöbetlerine hazırlıklı olmalıdır.