"Sessiz Tsunami: Agflasyon"
Genel enflasyon oranları ülke ekonomilerinin mevcut durumunu göstermek ve kıyaslamasını yapmak üzere yaygın olarak kullanılırken, bu oranlar belirli emtialara bağlı olarak farklılık gösterecek “enflasyon etkisini” dikkate almamaktadır. Bu sebeple tarımın kalıcı önemi, gıda fiyatlarındaki değişiminin hane halkı bütçesine etkisi, artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacı gibi birçok neden ile tarım ürünlerinin enflasyon içindeki yerinin ayrıca belirlenmesi ihtiyacı doğmuş ve bu ayrıcalığı tanımlayacak terim ise, “tarım” ve “enflasyon” kelimelerinin birleştirilmesi ile elde edilmiştir: Agflasyon.
Terim; 2000’ li yıllarda bazı yatırım kuruluşlarının analitik raporlarında kullanılıyorken, uzun süre sonra, süt ve ekmek gibi temel ürünlerin fiyatlarındaki önemli artışların konuşulması ile birlikte hükümetlerin de özellikle takip ettiği bir konu haline gelmiştir.
Agflasyon nedir? Nedenleri Nelerdir?
Agflasyon, bir ekonomideki gıda fiyatlarının diğer mal ve hizmetlerin fiyatlarından veya genel enflasyon oranından daha fazla artması durumunda ortaya çıkar.
Beş temel mesele, agflasyonist fiyatlara yol açar. Birincisi nüfus artışı, ikincisi tarım ürünlerinin gıda yerine yakıt olarak kullanılması, üçüncüsü Çin ve Hindistan gibi ülkelerde artan refah nedeni ile tarım ürünlerine talebin yüklü biçimde artması, kentleşme ile iklim değişikliğinin neden olduğu tarım arazileri alanlarının azalması, olumsuz hava koşullarının yaşanması ile oluşan arz kısıtları ve tarımsal üretime ilişkin maliyet baskısının artmasıdır.
Dünyada ve Ülkemizde Mevcut Görünüm
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından hesaplanan, gıda emtia sepetinin uluslararası fiyatlarındaki aylık değişimlerini izleyen Gıda Fiyat Endeksi, Aralık 2021'de bir önceki aya göre yüzde 0,9 düşerken, yıllık bazda yüzde 23,1 artışla 133,7 puana yükseldi. Endeksin 2021 ortalaması, bir önceki yıla göre yüzde 28,1 artışla 125,7 puan seviyesinde gerçekleşti. FAO Gıda Fiyat Endeksi, Ocak 2022' de aylık bazda yüzde 1,1 artarken, yıllık bazda yüzde 19,6 yükseldi. Böylece Endeks, Ocak ayında 135,7 puana çıktı. Ocak ayındaki artışta bitkisel yağlar ve süt ürünleri alt endekslerinde yükselişler etkili oldu. Bu artış karşısında FAO, agflasyon olgusunu “sessiz tsunami” olarak adlandırdı.
Türkiye’ de Ocak 2022 için TÜFE, yıllık yüzde 48,69 artış gösterdi. Yıllık TÜFE, ana harcama gruplarına göre tasnif edildiğinde bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar sırasıyla, yüzde 68,89 ile ulaştırma, yüzde 55,61 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 54,53 ile ev eşyası oldu. 2022 yılında TÜİK, TÜFE hesaplamalarında gıda ve alkolsüz içeceklerin ağırlığını yüzde 25,32 olarak belirledi.
Türkiye için yurt içi fiyat endeksi(Yi-ÜFE), 2022 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre %10,45 bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 93,53 artış gösterdi. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında yüzde 106,40, dayanıklı tüketim malında yüzde 58,49, dayanıksız tüketim malında yüzde 65,25, enerjide yüzde 142,06, sermaye malında yüzde 63,25 artış olarak gerçekleşti.
Türkiye’de tarımsal girdi fiyat endeksi(Tarım-GFE), 2021 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 8,52, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 36,20 artış gösterdi. Yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 120,54 ile gübre ve toprak geliştiriciler ve yüzde 50,51 ile çiftlik binaları (ikamet amaçlı olmayanlar) oldu. Enerji ve yağlar ise yüzde 32,29 ile yıllık artışa katkı sağladı. (TÜİK tarafından yayımlanan en son veriler dikkate alınmıştır.
Türkiye İçin Agflasyon Olgusunun Değerlendirilmesi
TÜİK tarafından Ocak 2022 için açıklanan rakamlar değerlendirildiğinde gıda enflasyonunun, genel enflasyon oranından yüzde 6,92 puan daha fazla artış gösterdiği gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Tarıma ilişkin üretimin vazgeçilmez girdilerinden olan enerji, yağlar ve gübre fiyatlarının önlenemeyen yükselişi, agflasyon olgusunu fazlaca tetiklemektedir. Bu maliyetlere katlanan üretici, maliyet artışlarını fiyatlar vasıtası ile tüketiciye yansıtmaktadır.
Yaşanan agflasyon olgusu, yalnızca tarım üretiminde karşılaşılan yüksek maliyetlerden kaynaklanmamaktadır. Küresel tedarik zincirlerinde yaşanan kesintiler, iklim değişimlerinden kaynaklanan hasat sorunları ve pandeminin yıkıcı etkisini ortadan kaldırmaya yönelik genişletici para ve maliye politikaları gıda fiyatlarının, genel enflasyon oranından ve diğer emtia fiyatlarından daha fazla artmasında bir kombinasyon oluşturmaktdır.
Tahıl Fiyatlarında Yaşanan Artış, Küresel Gıda Enflasyonunu Tetikliyor
2021 yılında Rusya, Kanada ve ABD gibi büyük buğday tedarikçileri ülkelerde yaşanan kuraklık nedeniyle buğday üretiminde miktar ve verim oldukça düşük gerçeklemiş ve bu ülkeler buğday ticaretlerini yavaşlatmışlardır.
Bu ülkelerden Rusya’ nın Türkiye için önemi başkadır. Çünkü Türkiye, buğday ithalatının yaklaşık yüzde 65’ ini Rusya’ dan gerçekleştirmektedir. Rusya’ nın buğday ihracat vergisini arttırması ve 2021-2022 döneminin ikinci yarısında buğday ihracatına kota getirecek olması ile yaşanacak arz kısıtı ile Türkiye’ de bir çok gıdanın temeli olan buğday fiyatlarında artış da kaçınılmazdır. Bu husus ise agflasyon olgusunun sürekliliğine hizmet eden önemli bir unsur olarak manşetlerde yerini almalıdır.
Ne Yapmalıyız?
Küresel enflasyon endişeleri arasında gıda fiyatlarındaki değişim, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, tüketicilerin en fazla etkilendiği ana kategoridir. Enflasyon sepetlerinde ağırlığı ne olursa olsun temel gıda maddelerinin ev ekonomisindeki ağırlığı vazgeçilemez olduğundan bunların fiyatlarındaki artış, hissedilen enflasyonu tetiklemekte ve geleceğe ilişkin fiyat tahminleri, geçmişe göre şekillenmektedir. Bu durum, enflasyonun katılaşmasına hizmet etmektedir.
Her ne kadar konuyu agflasyon olgusu açısından değerlendirmiş olsak da tarım, ekonomik büyüme ve kalkınma açısından da vazgeçilmez bir potansiyele sahiptir. Ekonomik açıdan dönüşümünü tamamladığı düşünülen birçok gelişmiş olan ülke, tarıma olan desteğini çekmek bir yana dursun arttırarak devam ettirmektedir.
Ülkemiz, sahip olduğu iklim çeşitliliği sayesinde birçok tarımsal faaliyetin bir arada yapılabileceği topraklara sahiptir. Böyle bir ülkede tarımsal ithalatın ülke ekonomisi için önemli bir gider kalemi olmaması gerekir. Ve Türkiye’ nin nüfus artışı dikkate alındığında bu politika sürdürülebilir de değildir.
Çözüm: Üretmektir. Bunun dışında alınan önlemler, sorunun temeline inmez ve geçici çözüm olmaktan da öteye gidemez. Devletin her konuda öncü ve destek olacağı, gıda güvencesi ve arz dengesini garantileyen, kişi başı tarımsal gıda üretim ve tüketim, ithalatın payı, tarımsal ürünler için belirlenen fiyatlar ve üretim maliyetleri, verimlilik vb. çeşitli göstergelerin bulunduğu planların bir an önce oluşturulup, uygulamaya konulması gerekmektedir.