Kedi ve Köpek Mamaları Lüks Mü İhtiyaç Mı?

Kedi ve Köpek Mamaları Lüks Mü İhtiyaç Mı?

Günümüzde Türkiye’de beslenen evcil hayvan sayısının 8 milyonu, başıboş kedi ve köpeklerin sayısının ise 20 milyonu aştığı konuşulmaktadır. Gökyüzünün altında, barınaklarda ya da evlerde beslenen hayvanların sayısının artması, bu hayvanların ihtiyaçlarını karşılayan kişi ve kurumlarda bir takım beklentileri de beraberinde getirmiştir.

Türkiye’nin sokak hayvanlarını besleme ve koruma platformlarının en büyüğü olan Pati Koruyucuları, “Mama lüks değil ihtiyaçtır.” sloganıyla kedi ve köpek mamalarındaki %18 KDV oranının kaldırılması için birkaç ay önce internet üzerinden imza kampanyası başlatmıştı.  07.03.2022 tarihi itibariyle “Mama lüks değil ihtiyaçtır, kedi ve köpek mamalarındaki %18 KDV oranı kaldırılsın.” kampanyasını 166.422 kişi imzalamış bulunmaktadır. Bu kampanya için sosyal medyada da bir milyon üzerinde paylaşım yapılmıştır.

Güncel olaylara bakıldığında hayvan gönenci kavramından çok uzak, fena muamele, şiddet ve eziyet davranışları ile hayvanlara bazen dünyanın acı tadı reva görülse de ülkemizde kendi imkânları ile hayvanların beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan binlerce insan bulunmaktadır. Bu kapsamda kampanyaya binlerce insanın da kayıtsız kalmamasına şaşırmamalı hayvan sevgisi, hayvanları koruma, hayvan gönenci kavramının ülkemizde yeni bir kavram olmadığının da farkına varılmalıdır.

İslam dininde de her hayvanın Allah’ın eseri olarak kıymetli olduğu, her hayvanın insana emanet edildiği, her insanın hayvanlara karşı merhametle mükellef olduğu vurgulanmaktadır.

Hz. Muhammed’in bir hayvanın boş yere öldürülmesinin mahşerde hesabının verileceğini, tüm mahlûkata şefkatle davranmanın Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olduğunu, bir kediyi aç ve susuz bırakan birinin cehennemde azap göreceğini, kurbağaların ilaç yapımında denek olarak kullanılmaması gerektiğini, “yeryüzünde bulunan şeylere karşı merhametli olunuz ki, semadakiler de size merhamet etsin” buyruğunu, bir keçiyi sağmakta olan bir adama sağınca yavrusu için de süt bırakması hususunda tavsiyesi olduğunu bildiren hadis örnekleri, Hz. Muhammed’in çağının çok ötesinde bir yaklaşımla hayvan sevgisinin topluma sirayet etmesini arzuladığını göstermektedir.[1]

Hayvan sevgisi kavramının Türk boylarının örf, töre ve adetlerinde de yer aldığı, ölen atlar için hususi olarak mezar taşı yaptırılmasından anlaşılmaktadır. Hayvanlara verilen bu kıymetin Osmanlı Devleti döneminde de devam ettiği, hayvan severleri bir çatıya toplayan ilk resmi dernek olan “Himaye-i Hayvanat Cemiyeti’nin” 1912 yılında İstanbul’da kurulduğu kayıtlara geçmiştir.

 Osmanlı Devleti’nde hayvan ve ağaçlar için vakıfların kurulduğu, kediler için inşa edilmiş binalar olduğu, hayvanların beslenmesi için miras bırakıldığı, (Sadece Beyazıt Vakfiyesi’nde kuşların beslenmesi için yılda 30 altın ayrılmıştır.) kasap ve lokantaların önünde yemek bekleyen hayvanların olduğu, Osmanlı Devleti döneminde açılan Bursa’daki Leylek (Gurabahane-i Laklakan) Dolmabahçede’ki kuş ve Üsküdar’daki kedi hastanelerinin, cami ve mezarlıklardaki sulukların, kuş evlerinin dünyada eşi ve benzeri bulunmadığı, bunların yanında yük hayvanlarına fazla yük yüklenmemesi için çıkarılan fetvalar olduğu bilinmektedir.[2]

İlave olarak Osmanlı Devleti’nde halkın yem satın alarak mancacıya teslim ettiği (Mancacılık: Sokak hayvanlarını beslemek için Osmanlı Devleti döneminde tezahür etmiş meslek) ya da mancacıya yem parası verdiği, mancacının da sokak hayvanlarını, bu hayvan gönüllüleri yerine düzenli olarak beslediği konusu toplumsal hafızamızda övünç kaynağı olarak yer etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde de “Himaye-i Hayvanat Cemiyeti’nin” varlığını “Türkiye Hayvanları Koruma Derneği” olarak devam ettirdiği, Mustafa Kemal Atatürk’ün Yunan subayının ortada bıraktığı Alber isimli köpeği sahiplenerek yanından ayırmadığı, fotoğrafçı Hasan Efendi tarafından kendisine hediye edilen Foks isimli köpeği Çankaya Köşkü’ne yerleştirdiği bilinmektedir.

Günümüze gelindiğinde ise hayvanları koruma kanunu için yapılan çalışmalar 1980’li yıllarda Prof. Dr. İsmet SUNGURBEY tarafından başlatılsada 24.06.2004 tarihinde kabul edilen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile hayvanları korumaya yönelik ilk müstakil kanun yasallaşmıştır. Muhtelif tarihlerde Hayvanların Korunması’na Dair Uygulama Yönetmeliği, Çiftlik Hayvanlarının Refahına İlişkin Yönetmelik gibi yönetmelikler yayımlanmıştır. Bu kanun ve yönetmeliklere ilave olarak hayvan haklarını ihlal noktasında daha kapsamlı müeyyideler içeren kanun tasarısı çalışmaları halen devam etmektedir.

Sayın Emine ERDOĞAN’ın öncülüğünde başlatılan Sıfır Atık Projesi kapsamında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden çıkan inşaat, ağaç, budama ve peyzaj atıklarının hayvanseverler tarafından geri dönüştürülerek sokak hayvanları için kulübe haline getirildiği, hayvan refahı konusunda belediyelerinde önemli çalışmalara imza attığı, örneğin Ankara Büyük Şehir Belediyesi’nin şehrin ulaşılması zor olan noktalarını tespit ederek 150 noktada çetin kış şartlarına maruz kalan sahipsiz sokak hayvanlarına kuru mama, yaş mama ve yemek desteği verdiği ve bunun gibi toplumsal çapta sayılamayacak kadar birçok projenin bulunduğu görülmektedir.

Dikkat edildiği üzere geçmişte de günümüzde de hayvanlara karşı kalplerinde büyük bir merhamet besleyen insan sayısı hep vardır ve olacaktır. Anayasanın 56. maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” ifadesi yer almaktadır. Hayvanlar da bu tabiatın olmazsa olmaz bir parçası hatta ve hatta malikidir. Anayasada bahsedilen sağlıklı ve dengeli bir çevre yeryüzündeki tüm yaratılanların uyum içinde yaşaması ile mümkündür. Bu uyumu tesis etmek adına sokaktaki kedi ve köpekleri kendi imkânları ile beslemeye çalışan hayvanseverlerin bireysel çabası ve derneklerin, vakıfların, belediyelerin toplu çabasına %18 KDV oranları ket vurmaktadır. Hayvanseverlerin kedi ve köpek maması alımlarında %18 KDV oranına maruz bırakılmaması gerekmektedir.

Bilindiği üzere %1 oranında KDV uygulanan ürünler zaruri ihtiyaçları kapsamakta, temel tüketim malları bu kapsamda değerlendirilmektedir. 13.02.2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca 14.02.2022 tarihinden itibaren gıda maddelerindeki KDV oranı %8’den %1’e düşürülmüştür. Bu uygulamanın kedi ve köpek mamalarındaki KDV oranları için de gündeme alınması gerekmektedir.

Balık ve kuş yemlerinde uygulanan %1-8 KDV oranlarının kedi ve köpek mamaları için de uygulanması binlerce hayvanseveri ziyadesiyle memnun edecektir. %18 KDV oranı temel tüketim ürünü olmayan ürünlerden alınmaktadır. Kedi ve köpek mamasının ise esasında temel tüketim malı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

3065 sayılı KDV Kanunu’nun “Oran” başlıklı 28. maddesinde “Katma Değer Vergisi oranı, vergiye tabi her bir işlem için %10’dur. Cumhurbaşkanı bu oranı dört katına kadar artırmaya, %1’e kadar indirmeye yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu kapsamda gözler Cumhurbaşkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na çevrilmiş durumdadır. Fakat unutulmamalıdır ki kedi ve köpek mamalarındaki KDV indiriminin mevzuatsal anlamda gerçekleştirilmesi tek başına yeterli olmayacaktır. Mama üreticilerinin de bu kapsamda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek fırsatçılığa mahal vermeden KDV indirimini mama fiyatlarına yansıtması gerekmektedir.

Kaynakça:

Nihat ÇALIŞKAN, Mehmet AYDIN, Mustafa ASLANDEREN. Empati ve Hayvanlarla İletişim. Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Cilt 1-Sayı 1-2004.

Çağrı Çağlar SİNMEZ, Musa Kazım ARICAN, Aşkın YAŞAR. Hadislerde Hayvanları Koruma ve Refahı Üzerine Bir Değerlendirme. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi. 2015.

 

[1] Çağrı Çağlar SİNMEZ, Musa Kazım ARICAN, Aşkın YAŞAR. Hadislerde Hayvanları Koruma ve Refahı Üzerine Bir Değerlendirme. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi. 2015.

[2] Nihat ÇALIŞKAN, Mehmet AYDIN, Mustafa ASLANDEREN. Empati ve Hayvanlarla İletişim. Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Cilt 1-Sayı 1-2004.