Ültimatom Oyunu ve Vergi
Hollandalı kültür tarihçisi Huizinga, insanı; “homo ludens” yani “oyuncu insan” olarak tanımlamakta, oyun kurmanın insanın en temel özelliklerinden biri olduğunu vurgulamaktadır. Antik Yunan filozofu Platon, Yasalar’da “Oynar gibi yaşamalı.” ifadesini kullanmış, Alman şair Schiller’de insanın yalnızca oyun oynadığında bütünüyle insan olduğunu vurgulamıştır.
İnsanların varlığını sıradan bir şekilde sürdürdüğü birçok alan, esasında oyun teorisinin konusu içinde olmakla birlikte, insan yaşamı boyunca bir oyunun parçası ya da bütünü olmaktadır. Günlük hayatın olağan akışında da iradi ya da gayri iradi aldığımız kararlar bizim kazançlarımız ya da kaybedişlerimiz olmaktadır.
Ekonomi de esasında verilen kararlar ile şekillenen bir bilimdir. Geleneksel iktisat teorisi, bireyin ekonomik kararlarını verirken kendi menfaatini maksimize etmeye çalıştığını, bencil davrandığını ve matematiksel olarak rasyonel olanın peşinde koştuğunu vurgulamaktadır. Fakat deneysel iktisat teorisi, bireylerin ekonomik kararlarını verirken duygularının da tesiri altında olduğunu, insanın sadece kar güdüsüyle donanmış pragmatist bir tip olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade etmektedir.
1980’lerin başında Alman sosyolog Werner Güth tarafından icat edilen “Ültimatom Oyunu” insanların ekonomik karar alırken, salt matematiksel artışa odaklanmadığını, onlar için adalet gibi, kandırılmamak istemek gibi çok temel duyguların da iktisadi kararlarına yön verdiğini kanıtlamaktadır.
Ültimatom oyunu; Nash dengesi, mahkûm ikilemi, teminat ve şahin/güvercin koordinasyon oyunu, tavuk oyunu, korsan oyunu, Corneillian ikilemi gibi oyun stratejilerinden biridir. Rekabetin hat safhada olduğu modern mali piyasalarda, karar alınırken nelerin etkili olduğunu gösteren basit bir pazarlık oyunudur.
Ültimatom oyunu iki kişilik bir oyundur. Burada oyuncular birbirini tanımamaktadır. Oyunculardan biri teklif verir diğeri ise teklifi değerlendirir. İlk olarak birinci oyuncuya bir miktar para verilir. Birinci oyuncu bu paranın, kendi belirlediği kadarlık olan kısmını ikinci oyuncu ile paylaşmak zorundadır. Birinci oyuncuya verilen para miktarından haberdar olan ikinci oyuncu da, birinci oyuncunun paylaşmayı teklif ettiği tutarı kabul eder ya da reddeder. Eğer ikinci oyuncu teklifi reddederse iki oyuncu da günün sonunda eli boş döner.
Örneğin birinci oyuncuya verilen para 200,00 TL’dir. Birinci oyuncu, ikinci oyuncuya “Bu paranın 140,00 TL’si benim olsun, sana da 60,00 TL vereyim.” şeklinde bir teklif yaptığında ikinci oyuncu teklifi kabul ederse birinci oyuncu 140,00 TL, ikinci oyuncu da 60,00 TL alır. Fakat ikinci oyuncu bu teklifi reddederse iki oyuncu da eli boş oyundan ayrılır.
Bu oyunda birinci oyuncunun paylaşmak istediği tutarı belirlerken nasıl bir tutum sergileyeceği önemlidir. Paranın çoğunu kendine mi alacaktır yoksa adil ve cömert mi olacaktır? İkinci oyuncu da havadan gelen bu parayı “Bir, sıfırdan büyüktür.” mottosuyla sorgusuz sualsiz kabul mü edecektir yoksa “Sadaka mı veriyorsun sen” diyerek haberdar olduğu paranın en az %30’unun teklif edilmesi beklentisine mi girecektir? Yani oyun, teklif veren kişinin karşı tarafı tatmin edecek bir teklifte bulunması gereği üzerine kurgulanmıştır. Burada teklifte bulunan birinci oyuncu, vicdanı nedeniyle mi ikinci oyuncuyu tatmin edecek bir teklifte bulunacaktır; yoksa ikinci oyuncunun düşük tutarlı teklifi kabul etmeyeceği ve böylelikle kendisinin de eli boş dönebileceği endişesi ile mi düşük tutarlı tekliflerden kaçınacaktır?
Ültimatom oyunları üzerine yapılan ilk çalışmada (Güth vd. 1982) birinci oyuncuların, kendilerine verilen paranın ortalama üçte birinden fazlasını (%36,7) ikinci oyuncuya teklif ettiği yani rasyonel insan varsayımına uygun hareket etmediği ortaya çıkmıştır. Ültimatom oyunu ile ilgili olarak yapılan diğer çalışmalarda da birinci oyuncuların genellikle kendilerine verilen paranın %31 ile %50 arasındaki kısmını karşı taraf ile paylaşmaya hazır olduklarını ortaya koymuştur. İkinci oyuncular ise birinci oyuncunun elindeki paranın %20’si veya altını teklif etmesi durumunda genellikle teklifi reddetmektedir. Aslında ültimatom oyunlarının sonuçları gelir dağılımında adaletin, toplumsal barış ve huzur ortamının sağlanması açısından ne kadar önemli olduğunu da kanıtlamaktadır.[1]
Dikkat edildiği üzere bu oyunu oynayan bireyler az para kazanmaktansa hiç para kazanmamayı yeğlemektedir. Zira kişiler için adalet ve adil olmak, karşısındaki bireyle tamamen eşit olmasa bile bir nebze eşit olmayı ummak, kandırılmak istememek çoğu zaman para kazanmaktan daha mühimdir.
Deneydeki en çarpıcı bulgu ise deneklerin beyin hareketleri incelenince ortaya çıkmıştır. Teklif veren kişi karşı tarafa adaletsiz bir paylaşım sunarsa karşı tarafın beyninde dAAC bölgesi aktif hale gelmektedir. Burası fiziksel ve sosyal acıyı yöneten bölgedir. Adaletsizlik, kandırılmışlık duygusu beyinde resmen acı olarak algılanmaktadır. Adil bir paylaşım olduğunda ise beynin VTA ve NAcc bölgeleri etkin olmaktadır. Bu bölge ise zevk ve keyif duygusunu yöneten bölgedir. Baş çıkarım ise adalet duygusunun, kandırılmadığı fikrinin insana keyif verdiğidir.[2]
Ültimatom oyunu kullanılarak yapılan deneylerde teklif eden oyuncunun, teklif ettiği miktarı etkileyen, kendisine teklif sunulan oyuncunun da bu miktarı ret ya da kabul etmesini belirleyen; paylaşılan miktar, kültürel farklılıklar, beklenti, karşılıklılık, niyet, idrak, hayatta kalma, bilgi, fiziksel güzellik gibi birçok unsur bulunmasına rağmen bu çalışmamızda adalet kavramı üzerinde durulmaktadır. Zira adalet kavramı insanı insan yapan temel değerlerden biridir. Ültimatom oyunu adalet isteyen bireylerin, adalet uğruna bedel ödeyip ödeyemeyeceklerini ya da ne kadar bedel ödeyebileceklerini gösteren güzel bir oyundur. Adalet algısının ekonomik teoriye eklemlenmesi ültimatom oyunu ile yapılan deneyler sonrasında gerçekleşmiştir.[3]
Ültimatom oyununa benzer bir örnek mükelleflerin davranışlarında da gözlemlenmektedir. Mükelleflerin vergi kaçırma davranışını açıklarken diğer mükelleflerle kendilerini mukayese ettiği (kendi-başkası tutarsızlığı), hakkaniyet duygularının tahribata uğraması, adaletten yoksun uygulamalar, kandırılmışlık gibi hissi duyguların mükelleflerin içsel motivasyonunu önemli derece sekteye uğrattığı düşünülmektedir.[4]
Ültimatom oyunu mali düzlemde; verginin, duygulardan bağımsız rasyonel bir matematik olarak değerlendirilmemesi şeklinde zuhur etmektedir. Bu deney J. Swift’in “Vergilendirmede iki kere iki her zaman dört değil bazen de ancak bir eder.” sözünü, ya da Andrey TARKOVSKİ’nin 1983 yapımı olan ünlü “Nostalghia” filminde “Bir damla bir damla daha iki damla etmez daha büyük bir damla eder.” repliğinin geçtiği sahnede duvarda yazılı olan “1+1=1” görselini kanıtlar niteliktedir.
Vergilerin toplumsal bir huzursuzluk kaynağına dönüşmesini önlemek, sürdürülebilir sağlıklı bir vergi sistematiği oluşturabilmek için vergileme ile ilgili konuların salt geleneksel ekonomik analizler ile izahı ve “Vergi verilmez, alınır.” şeklindeki rijit mali mantalitenin yerine vergilemenin ve bu sürecin insan tutum ve davranışları üzerindeki etkileri ile mükelleflerin vergi ödeme ile ilgili kararlarını etkileyen bileşenlerin ne olduğu üzerinde durulmalıdır. Aksi halde mükelleflerdeki yerleşik yanlış vergi algılamaları hiçbir zaman tedavi edilemeyen kronik durum haline gelecektir.
[1] S. DİLEK, H. KESKİNGÖZ. “Sharing Is Beautiful: An Application of Ultimatum Game.” Business & Management Studies An International Journal. Vol.: 6 Issue:4 Year 2018.
[2] İsmail KİTAPCI. “Vergiye Psikolojik Bir Bakış: Gelir İdaresi Tarafından Yayımlanan Vergi Afişlerinin Vergi Psikolojisi Açısından Değerlendirilmesi.” Maliye Dergisi. Temmuz-Aralık 2017.
[3] Murat YALÇINTAŞ. Ekonomik Karar Almada Adalet ve Oyun Teorisi. Maliye Finans Yazıları 2015.
[4] İsmail KİTAPCI. Vergi Etiği Vergi Psikolojisi Verginin Sosyo-Psikolojik Teorisi. Seçkin Yayıncılık. Ankara 2015.