Vergi Ve Demokrasi İlişkisi

Vergi Ve Demokrasi İlişkisi

Tarihsel Süreç

Cumhuriyet öncesi yönetimlerde verginin yönetilenlerden zorla ya da teolojik düşünce gereği alınması, Cumhuriyetle düşünsel temelde dönüşüm geçirerek rızaya dayalı bir sisteme evrilmiştir.

Tarihsel süreç içerisinde vergiler ile demokrasi arasındaki etkileşim ilk olarak Antik Yunan'da başlamıştı diyebiliriz. Vergiler, askerlik gibi konularda halkın, sınırlı da olsa, meclisteki oylamaya katılması, bunun göstergelerinden biridir. İkinci etkileşim keyfi ve ağır biçimde konan vergiler dolayısıyla çıkan vergi isyanlarıdır. Magna Carta ile kralın vergilendirme gücünün sınırlandırması aynı zamanda mutlak iktidarın sınırlandırdığının göstergesidir. Sonrasında yaşanan Rönesans ve Reform Hareketleri ile de toplumlar haksız uygulamalar karşısında tepkisiz kalmamaya başlamıştır. Fransız Devrimi’nin ana sebeplerinden biri de vergilendirme gücünün kullanımındaki keyfiliktir. Devrim sonrası ilan edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi de vergi yetkisinin kullanımına yönelik sınırlamalar içermektedir. Bir başka etkileşim ise temsili demokrasilerde kendini göstermektedir. Halkın kendisini temsil etmesini istediği milletvekillerini seçmesi ve onlar aracılığı ile vergilerin kanunlaştırması şeklinde kendini göstermiştir. 

Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne uzanan demokratik gelişim sürecinin vergi ile ilişkisi ise Sened-i İttifak’ta yer alan vergilendirme gücünün sınırlandırılması ile başlamıştır diyebiliriz. Cumhuriyet dönemi anayasalarının hepsinde verginin tanımı yapılmış, verginin ancak kanunla salınır ve alınabilir olduğu anayasal güvence altına alınmıştır.

Vergi ödevi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 3. Bölümünde Siyasal haklar ve ödevler bölümünde düzenlenmiştir. Aktif statü hakları da denilen bu bölümün 75.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır. Vergi ödevi, aynı zamanda bir vatandaşlık hakkı olarak da görüldüğü için siyasi haklar ve ödevler içinde düzenlenmiştir. Bir hakkın kullanılabilmesi ise demokrasiyi sağlayıcı bir unsurdur, diyebiliriz.

Vergi ve Demokrasi

Görüleceği üzere zamanla demokrasi ile devlet-birey arasındaki iletişim monolog olmaktan çıkarak diyalog haline dönüşmüştür. Devlet yegâne hesap soran olmaktan çıkarak hesap veren konumuna da gelmiştir. Tarihsel süreç dikkatle izlendiğinde devlet-birey arasındaki ilişkinin demokratik bir hal almasının temel etmenlerinden biri vergi ve vergi politikaları olmuştur. Önceleri dilediğince vergi koyan devlet; demokratikleşme adımları ile beraber belli sınırlamalar dâhilinde belli oranlarda vergilendirme yapabilen ve bu yönünle vatandaşına hesap veren bir devlet halini almıştır. Bu durum verginin demokrasi sürecindeki yerini ve önemini gözler önüne sermektedir. 

Vergi devlete aktarılan karşılıksız bir kaynak olarak tanımlansa da aslında verginin karşılığı alınan bir hizmet vardır. Devlet; sağlık, eğitim, güvenlik gibi birçok hizmeti vergiler sayesinde finanse etmektedir.  Sosyal devletin temel misyonlarından biri de yurttaşların tümüne eğitim, sağlık, barınma gibi hizmetleri sunup gelir dağılımında adaleti ve fırsat eşitliğini sağlamaktır. İşte bu noktada vergi, devletin sosyal devlet misyonunu gerçekleştirmesinde önemli bir araçtır. Bu sebeple vergi sadece bir mükellefiyet gibi algılanmamalı, toplumsal refahın ve huzurun sağlanmasındaki rolü dikkate alınmalı, vatandaşlar tarafından da çok yönlü değerlendirilmesi gerekmektedir.

Vergi, gerekli kamu mallarının üretiminin gerçekleşmesindeki pozisyonu ve devlete kaynak sağlaması açısından ekonomik bir faktördür. Uygulanmasında sorun çıkmayan bir vergi politikası ekonomik kalkınmayı da teşvik etmektedir. Bu açıdan vergiyi devletin ve halkın zenginleşmesi ve refahı için veren halkın talep ettiği siyasal şeffaflık demokrasi kültürünün bir ögesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira devletin vatandaşlara sunmuş olduğu hizmetlerin finansmanı noktasında vatandaşlar için hesap sormanın önemli bileşenleri şeffaflık, demokrasi, temsiliyet hakkını veren vergidir. 

En nihayetinde vergilendirmede adalet ilkesinin sağlanması hususu önem arz etmektedir. Smuelson’un ifade ettiği gibi “zenginler, zenginler için”  yönteminin benimsenmesi orta-ücretli sınıfın vergi yükünün ciddi manada artmasına sebebiyet verecektir. Bunula birlikte toplumsal huzursuzlukların da baş göstereceği aşikârdır. Eğer iktidar vergi gelirlerini temel kazanç politikası olarak görür ve vergi oranlarını astronomik düzeylere çıkarırsa, bu hem iktidarın gelirleri müsrifçe harcamasına hem de özel sektörün yatırım yapacak varlıklarının da azalmasına yol açacaktır. Kısaca, girişimcinin elinde ülke ekonomisine kaynak sağlayacak yatırımlar, iktidarın elinde israf olacaktır. Laffer eğrisi de bu konuda vergi oranlarının en uygun düzeyi aşmasının vergi gelirlerini azalttığını bildirir ki; vergi oranlarının astronomik şekilde artırılması kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin de artmasına yol açacak ve bu durum da vergi gelirlerinin ciddi manada azalmasına sebep olacaktır. 

Vergilendirmede belirsizliğin olmaması, vergi kanunlarının şeffaf, basit ve anlaşılır bir halde olması vergi demokrasi ilişkisi açısından önem arz etmektedir. Zira Davidson’un aktardığı gibi vergi sistemindeki kargaşa ve karmaşa mali yanılsamaların ilk ayağı olacaktır. Vergi sisteminin karmaşık olması insanların vergiyi hiç ödememesine yol açabileceği gibi gereğinden çok ya da az ödemelerine de sebebiyet verebilecektir.

Vergilendirmede demokratik gelişim açısından dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise vergide keyfiliğin önünde geçilmesidir. Vergi kanunlarının yapılmasında veya uygulanmasında baş gösterebilecek keyfilik ülke prestijinin bu anlamda zedelenmesine, ulusal ekonominin küresel sisteme eklenmesinde sorunlara, halk nezdinde vergiye gönüllü uyumu zedeleyici bir hal gelecektir. Vergi denetimlerinin bir koz olarak kullanılmaması, zaman ve şartlara bağlı kalmadan mevzuatta belirtilen hususlara uygun olarak rutin olarak gerçekleştirilmelidir. 

Personel ve idari noksanlıkların giderilmesi de vergide demokratikleşme için önemli bir unsurdur. Vergi idarelerinin verginin salınması, tahsilatı, incelenmesi ve denetimi noktasında profesyonel olması gerekmektedir. Nitelik ve nicelik yönünden yeterli personel ile iyi bir vergi sisteminin kurulabileceği, bu yolla kayıt dışı ekonominin ve vergi kaçakçılığının önüne geçilebileceği unutulmamalıdır.

Sonuç

Verginin karşılıksız olma süreci ve sorgulanamaz oluşundan devletlerin tarihten bu yana değişimine etki etmiş ve modern devlet yapılarında vatandaşlar devlete ödedikleri verginin nereye gittiklerini denetler hale gelmişlerdir. Bu denetleme fonksiyonu siyasal bir varlık olan insanın siyasal seçimlerde yerel ve genel olarak oy yoluyla denetimi şeklinde sağlanmaktadır. Görüleceği üzere yönetim olmadan finansmanın işlevi kalmayacağı gibi finansman olmaksızın yönetimin yapılamayacağı da açıktır. İki olgudan birinin geride kalması diğerini de sekteye uğratacak, arzulanan ilerleme ve gelişim sağlanamayacaktır. Bu açıdan demokrasi her şeyden evvel dengeli bir vergi sistemine muhtaçtır. Bunun yanında hukuk devleti ilkesi ve denetleme mekanizmaları bu sisteme işlerlik kazandıracak araçlardır. Kişilerin bilgilendirilmesi ve devletin şeffaflığı bu süreçte önem arz eden hususlardır. Vergilendirmede adaleti sağlayıcı kanunlar yapımı, kanunların keyfi olmayıp basit, sade ve anlaşılır bir dille yazılması ve nitelikli insan gücü vergilendirmenin demokratikliği ve istikrarlı bir vergi politikası açısından olmazsa olmaz unsurlardır. 

Keyifli okumalar diliyoruz.

*** Konu ile alakalı vergi Müfettişleri Derneğinin bir yayını var; ismi, Demokrasinin Gelişmesinde Verginin Rolü. Bu çalışma, “Demokrasi kavramının gelişmesinde verginin herhangi bir rolü olmuş mudur?”, “demokrasi modelleri ile vergi arasında ne tür ilişki söz konusudur?”, “Vergi verenler demokrasinin araçları arasında sayılabilir mi?”, “Demokraside hakların gelişiminde verginin etkisi söz konusu mudur?” Sorularına cevap bulmak amacıyla üniversitelerde lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabildiği, ödüllü makale yarışmasında birbirinden kıymetli jüri üyeleri tarafından seçilen makalelerden oluşmaktadır.

Buradan hareketle yazıyı okuyup bizlere olcayakademia@gmail.com adresinden ulaşan üç kişiye Vergi Müfettişleri Derneğinin “Demokrasinin Gelişmesinde Verginin Rolü” kitabını hediye edeceğiz.