Enflasyonun Vergi Gelirlerine Etkisi
Bir ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarında gözlenen sürekli ve genel kapsamlı artış enflasyon olarak tanımlanmakta olup, enflasyon, kişilerin ellerindeki para ile geçmişe göre daha az mal ve hizmet alabilmesine neden olmaktadır. Bu nedenle ülkeler için fiyat istikrarını sağlamaya çalışmak esastır. Fiyatların istikrarlı olması; fiyatların hiç değişmemesi değil, genel seviyesindeki uzun süren artış (enflasyon) veya düşüş (deflasyon) eğiliminin önlenmesi anlamına gelir. Bu sayede, paranın satın alım gücü, dolayısıyla bir para birimi olarak güvenilirliği korunur. Enflasyonun talep enflasyonu, maliyet enflasyonu, para arzı ve enflasyon beklentisi olmak üzere dört ana nedeni bulunmaktadır. Enflasyonun maliyetleri sadece bireyler veya firmalar açısından değil, toplum ve ekonominin bütünü açısından da önem arz etmektedir. Enflasyonun başlıca olumsuz etkileri; ekonomik büyümeyi etkilemesi, gelir dağılımını bozması, uluslararası rekabet gücünü azaltması, işgücü piyasasını bozması ve ekonomik dalgalanmalara sebep olması olarak sıralanabilir. Enflasyon, günlük hayatı pek çok açıdan ilgilendirmektedir. Ayrıca, tasarrufların değerlendirildiği mevduat faizleri, mal ve hizmetleri satın almak için kullanılan kredilerin faizleri, maaş ve ücretler, sosyal güvenlik primleri ve emeklilik aylıkları enflasyon artışından etkilenmektedir. Genel olarak, gelişmiş ülkelerde enflasyonun nedeni olarak para arzının büyümesi gösterilmektedir. 2021 yılında ABD %6.8 ile son 40 yılın en yüksek enflasyon rakamı ile karşı karşıya kalmıştır. AB Bölgesi ise, 2021 yılında %4.9’luk enflasyon ile son 25 yılın zirve değerine ulaşmıştır. Özellikle ABD ve Avrupa Birliği ile G20 ülkelerinde enflasyondaki yükselmenin temel nedeni; 2008 yılından itibaren aşırı derecede artan, pandemi döneminde ise kontrolden çıkan parasal genişlemedir. 2021 yılından itibaren enflasyon küresel bir sorun haline gelmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise, enflasyon, salt parasal bir olgu değildir. Bunun yanı sıra, ödemeler dengesi krizinden kaynaklanan hızlı para büyümesi ve döviz kurundaki oynaklık gibi mali dengesizlikler, arz talep dengesizliği, hammaddede dışa bağımlılık ve artan maliyetler, döviz kurlarındaki aşırı artış, bütçe açıkları ve bütçe açıklarının finansman yöntemi gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyon sürecine hâkim olmaktadır. Türkiye 2021 yılında %36.08 oranı ile son 19 yılın en yüksek enflasyonu ile karşı karşıya kalmıştır. Türkiye’deki 2020 ve 2021 yıllarında oluşan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) aşağıdaki gibidir.
Bir ekonomide enflasyonun, diğer pek çok makroekonomik değişken gibi vergi gelirlerini veya genel olarak vergi sistemini de etkilemesi kaçınılmazdır. Enflasyon vergi sistemini bozmakta, vergi yükü dağılımını değiştirmekte ve sonuçta vergilendirme ile hedeflenen ekonomik, mali ve sosyal amaçlardan sapmalara neden olmaktadır. Vergiler temel olarak, gelir, sermaye, harcama ve dış ticaret üzerinden alınmaktadır. Ekonomi üzerinde birçok olumsuz etkisi bulunan enflasyonun vergi gelirlerine etkisi ne olacaktır? Enflasyon; kamu harcamalarının vergilerin yanı sıra para basma yoluyla finanse edilmesi ve parasal genişleme durumunda ortaya çıkan ekonomik bir problemdir. Devletin para basması neticesinde tedavüldeki para hacmi genişleyerek enflasyona neden olur. Enflasyon ise mal ve hizmetlerin fiyatını artırdığından halkın satın alma gücünü azaltır. Bir başka ifadeyle enflasyon sonrasında enflasyon öncesine göre paranın satın alma gücü azalmış olur. Enflasyonun reel gelirler üzerindeki bu olumsuz etkisine “enflasyon vergisi” adı verilmektedir. Gerçekten de senyoraj yoluyla devlet bir tür gizli vergi uygulamış olmaktadır. Türkiye’de 2020 ve 2021 yılında, gelir, servet ve harcama üzerinden alınan vergilere, ilişkin veriler aşağıda yer almaktadır.
Türkiye’de Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) 2020 yılında %14.60 artarken, 2021 %36.08 oranında artmıştır. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksindeki (Yİ-ÜFE) artış ise 2020 yılında %25.15, 2021 yılında ise %79.89 oranındadır. Türkiye’de vergi gelirlerinin büyük bölümü dolaylı vergilerden (2020 yılı oranı %64, 2021 yılı oranı %65) oluşmaktadır. Bu nedenle vergilendirilmiş malları çok kullananlar diğerlerine göre daha fazla vergi ödemektedirler.
2020 yılına göre 2021 yılında vergi gelirleri yaklaşık %40 oranında artmıştır. Gelir üzerinden alınan vergilerde artış oranı %50.7’dir. 2021 yılında oluşan enflasyonun beyana dayanan gelir üzerinden alınan vergilere etkisini ölçmek ve analizini yapmak beyanlar 2022 yılında verileceği için mümkün olmamaktadır. Ancak stopaj yoluyla alınan vergilerde 2021 yılında %36.7 oranında artış olmuştur. Gelir vergisinin matrahı ve artan oranlı tarife yapısı, enflasyondan geniş ölçüde etkilenir. Ayrıca enflasyon gelir vergisinin vergilemede adalet sağlayıcı özelliğini yok eder. Gelirin nominal artışına sebep olan enflasyon bir noktadan sonra vergi tarifesini tek oranlı bir yapıya dönüştürmektedir. Gelir vergisini bütünüyle etkisi altına alan enflasyon, bu verginin gelir dağılımını düzeltme ve vergi adaletini sağlama fonksiyonlarını da böylece ortadan kaldırabilmektedir. 2021 yılında bir önceki yıla göre kurumlar vergisi %69.4 oranında artış göstermiştir. Kurumlar vergisinde tek oranlı tarife uygulandığı için, enflasyonun kurumlar vergisi üzerindeki etkisi tarife dışında bazı etkenlere göre belirlenmektedir.
Servet üzerinden alınan vergilerin hasılatı enflasyon nedeniyle reel olarak düşer. Zira servet unsurlarının vergi değerini kısa sürede enflasyona göre ayarlamak çoğu zaman güçtür. Bu yüzden servet vergilerinin matrahındaki artış genellikle enflasyon oranının altında kalır. Dolayısı ile, 2020 yılına göre 2021 yılında servet vergilerindeki artış, enflasyon oranının altında kalmıştır.
Dolaylı vergiler açısından bakıldığında ise; enflasyonun dolaylı vergiler üzerindeki etkisi temelde, fiyatlar genel düzeyindeki değişikliklerin vergi matrahını etkileyerek vergi gelirlerini de değiştirmesi yoluyla ortaya çıkmaktadır. Fiyatlardaki bir artış, dolaylı vergilerin matrahını yükseltmekte ve vergi mükellefleri daha yüksek vergilerle karşı karşıya kalmaktadır. Harcama üzerinden alınan vergiler, eşel mobil sistemi nedeniyle feragat edilen vergilere rağmen 2021 yılında 2020 yılına göre %35 oranında artmıştır. Enflasyon, diğer gelir gruplarına göre özellikle düşük ve orta gelirlileri çok daha fazla ve olumsuz etkilemektedir. Düşük ve orta gelir gruplarının, harcamaya bağlı dolaylı vergiler nedeniyle ödedikleri vergi ve vergi yükleri artmaktadır. Bu durumda, harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergilerde vergi yükünün çok büyük kısmı tüketim eğilimi fazla olan düşük-orta gelir gruplarında, yani tüketicilerde olacaktır.
Enflasyonun vergi gelirlerine, vergi politikalarının (gelirlerinin) enflasyon üzerine etkisi bulunmaktadır. Genellikle de vergi politikaları enflasyon ile mücadelede bir araç olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde vergi gelirlerinde 2020 yılına göre 2021 yılında büyük bir artış gerçekleşmiştir. Bu durum hakkında, devam eden pandemi süreci ve ülkemizde 2021 yılında döviz kurlarında meydana gelen artışlar sağlıklı bir değerlendirme yapma imkanı sunmamaktadır. 2021 yılında vergi gelirlerinde meydana gelen artışı sadece enflasyona bağlamakta imkansızdır. Ancak yukarıda yapılan açıklamalar enflasyona bağlı olarak özellikle dolaylı vergi gelirlerinde bir artış olduğu gereceğini ortaya çıkarmaktadır.
Sonuç olarak, Milton Friedman’ın tezine göre “enflasyon kanunsuz bir vergi” olup, dolaylı vergi oranının yüksek olduğu ülkelerde toplumun sosyo-ekonomik yapısına verdiği zararlar, enflasyon ile etkin bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır.