KAMUDA MUHTEŞEM ÜÇLÜ: TEMİNAT, İHTİYATİ HACİZ VE İHTİYATİ TAHAKKUK
Gerçek ve tüzel kişilerin kendi aralarında gerçekleştirdikleri özel hukuka tabi işlemlerden kaynaklanan ve vadesi geçtiği halde ödenmeyen borçlar, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu kapsamında takip ve tahsil edilmektedir. Karşılıklı borç ilişkilerine istinaden rıza dahilinde ödenmeyen özel borçlar, “ihkakı hakkın” yasak olması sebebiyle devlet eliyle tahsil edilerek hak sahiplerine ödenmektedir.
Kamuya ait alacaklarda ise durum oldukça farklıdır. Kamunun ilgili birimleri “bizzat tahsil dairesi sıfatıyla” hareket ettiğinden, ödenmeyen kamu alacaklarının takip işlemlerini ve gerektiği hallerde cebren tahsil sürecini de kendisi yürütmektedir. Şöyle ki; vadesi geçmiş fakat ödenmemiş katma değer vergisi borcunu düşünelim. Bu vergi alacağı için bağlı olunan vergi dairesi borçluyu özel hukuk hükümlerine istinaden icraya vermez. Kendisi bizzat kamu icra makamı olduğundan “tahsil dairesi” zırhını kuşanarak ilgili vergi borcu için doğrudan takip ve tahsil işlemlerine başlar.
Bu aşamada vergi borcu; amme borcuna, vergi mükellefi; amme borçlusuna ve vergi dairesi de; tahsil dairesine dönüşür. Tahsil dairesi de amme borçlusunun vadesinde ödenmeyen amme alacağını tahsil etmek için özel hukuk hükümlerini değil, amme alacağının güvence altına alınması amacıyla ayrıcalıklı ve üstün yetkilerin yer aldığı 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerini tatbik ederek, vadesi geçtiği halde ödenmemiş amme alacağının takibini ve cebren tahsiline ilişkin işlemleri yürütür.
Köşe yazımızda; vadesinde ödenmemiş amme alacaklarının takip ve tahsilinde tahsil dairesince kullanılacak üstün yetkilerden ve bunlara muhatap olan amme borçluları tarafından yapılması gerekenlerden bahsedeceğiz.
6183 Sayılı Kanunun Kapsamı
Devlet olarak adlandırılan ve merkezi yönetim bütçesi içerisinde sınıflandırılan (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri ve belediyeler ile kendi özel kanunlarında alacaklarının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edileceği belirtilmiş diğer kamu idarelerinin, vadesi geçtiği halde tahsil edemedikleri vergi, resim ve harçlar, vergi cezaları, para cezaları, tecil faizi ve gecikme faizi, gecikme zammı ile pişmanlık zammı, mahkeme masrafları, Kabahatler Kanunu uyarınca kesilen idari para cezaları, sosyal güvenlik prim alacakları, öğrenci katkı payları ile üst kurulların kestikleri idari para cezaları gibi kamu alacakları 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsil edilmektedir.
Kapsama Dahil Olmayan Amme Alacakları
6183 sayılı Kanun kapsamında yer alan kamu idarelerinin “sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden” doğan alacakları ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanun uyarınca “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasından doğan zarar” olarak tanımlanan kamu zararları ise 6183 sayılı Kanun’a göre değil borçlar hukuku kapsamında genel hükümlere göre takip ve tahsil edilmektedir.
Muhteşem Üçlü
Vergilendirme süreci, “4T” olarak bilinen “tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil” işlemlerinden oluşmakta ve mükellefler nezdinde ilk idari işlem tarhiyat ile gerçekleşmektedir. Tarh edilen vergi ve cezalar muhataplara tebliğ edilmekte ve dava, uzlaşma, cezada indirim gibi haklardan faydalanabilmeleri için idare tarafından 30 günlük süre verilmektedir. Bu sürenin geçmesiyle birlikte tahakkuk eden vergi ve cezalar nihayetinde kesinleşmekte ve vadeye kadar rızaen ödeme yapılmaması halinde de 6183 sayılı Kanun uyarınca cebri icra işlemlerine başlanmaktadır.
Bu kronolojik sıralama normal ve beklenen bir süreç olsa da; şimdi size bu rutin idari işlemleri alt üst edecek uygulamalardan ve inanılması güç yetkilerden bahsetmek istiyorum. Kamuda muhteşem üçlü diye adlandırdığımız üç süper güç: “Teminat, İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkuk”
Vergi İncelemesinde Teminat İstenmesi
Vergi inceleme süreci, ilk idari işlem olan tarhiyattan çok önceki bir safhayı ifade etmektedir. Tarhiyat öncesi olan bu aşamada vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından yürütülen inceleme tamamlanır ve ilgili raporlar mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairesine gönderilerek raporlarda önerilen tutarlar üzerinden vergi dairesince tarhiyat yapılır. Fakat vergi incelemesine başlanılmış mükellefler hakkında Vergi Usul Kanunu uyarınca “vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ve kaçakçılığa temas eden durumların varlığı” halinde, yürütülen vergi incelemesinin tamamlanması beklenmeden mükellefin kayıt ve işlemleri dikkate alınarak vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından muhtemel vergi, ceza ve gecikme faizi hesaplanır ve inceleme sonucunda önerilmesi muhtemel bu tutarlar, bağlı olunan vergi dairesine bildirilir. Böylelikle de henüz tarh dahi etmemiş muhtemel vergi ve cezaların güvence altına alınabilmesi için vergi dairelerince mükelleflerden “Teminat” istenmektedir. Sadece bu kadar da değil. Devamına bakalım…
Şu aşamada muhtemel bir kamu alacağının henüz tahakkuk etmediği, bu sebeple de ödenmesi gereken aşamaya gelmediği bir noktadayız. Alacaklı amme idaresi, amme borçlusundan teminat istemeden önce henüz tahakkuk etmemiş amme alacağını tahakkuk dahi ettirebilmektedir. “İhtiyati Tahakkuk” denilen bu müessese ile henüz tahakkuk etmemiş, ileride tarh ve tebliğ edildikten sonra tahakkuk edecek kamu alacaklarının tahakkuku öne çekilmekte ve bu karar üzerine de borçludan teminat istenmektedir.
Teminat Süresi Beklenmeden İhtiyati Haciz Tatbiki
Teminat isteme yazısına istinaden en az 15 günlük süre verilerek “para, süresiz ve şartsız teminat mektubu/kefalet senedi, devlet iç borçlanma senedi, menkul ve gayrimenkul mal” olmak üzere amme borçlularından teminat vermeleri istenmektedir.
Buna karşın; tahsil dairesi, verdiği 15 günlük süreyi beklemek zorunda da değildir!
Henüz tahakkuk etmemiş kamu alacağı, öncelikle ihtiyaten tahakkuk ettirilmekte ve amme borçlusuna 15 günlük süre verilerek teminat göstermesi istenmektedir. Fakat teminat verme süresi beklenmeksizin amme borçlusunun malları, alacakları ve hakları üzerinde “İhtiyati Haciz” tatbik edilebilmektedir. İhtiyati haciz neticesinde de amme borçlularının ihtiyaten haczedilen malvarlıkları üzerindeki tasarruf hakları ellerinden alınmaktadır.
Muhteşem Üçlünün Gündeme Geldiği Diğer Sebepler
Yukarıda bahsettiğimiz sebepler yanında başkaca sebeplerin varlığı halinde de muhteşem üçlü tatbik edilebilmektedir.
Türkiye’de ikametgahı bulunmayan amme borçlusunun durumu amme alacağının tahsilini tehlikeye düşürüyorsa amme borçlusundan yine teminat istenebilir. Bu noktada tahsilin tehlikeye girdiğinin tespiti tamamen tahsil dairesinin ihtiyarındadır.
Amme alacağını vadesinde ödemeyen amme borçlusunun ikametgâhı belli değilse, amme borçlusunun kaçması ya da mallarını kaçırması, hileli yollara sapma ihtimali varsa ve amme borçlusu tarafından mal bildiriminde bulunulmamış veya eksik bildirimde bulunulmuşsa, alacaklı amme idareleri tarafından ihtiyati tahakkuk kararı alınıp sonrasında ihtiyati haciz uygulanabileceği gibi amme borçlusunun tespit edilmiş mal ve hakları üzerinde doğrudan ihtiyati haciz de uygulanabilmektedir.
Muhteşem Üçlüye Karşı Neler Yapılabilir?
a) İhtiyati Haciz Sonrası Teminat Verilmesi
Hakkında ihtiyati tahakkuk kararı alındıktan sonra ihtiyati haciz de tatbik edilen ya da doğrudan ihtiyati haciz işlemine muhatap olan amme borçluları, tahsil dairesince kabul edilmesi halinde “menkul malları hariç olmak üzere” para, süresiz ve şartsız teminat mektubu/kefalet senedi, devlet iç borçlanma senedi ve gayrimenkul mallarını teminat vererek ihtiyati haciz tatbik edilmiş olan mal ve haklarını kendi tasarruflarına alabilmektedir. Böylelikle daha önce ihtiyaten haczedilen mal ve haklar üzerindeki ihtiyati haciz kaldırılacak ve amme borçlusunun kendi rızası ile gösterdiği teminatlar üzerinden cebri icra işlemlerine devam edilmesi sağlanabilecektir.
Örneğin; amme borcunun çok üzerinde bir değere sahip gayrimenkulü tahsil dairesi tarafından ihtiyaten haczedilen amme borçlusu, amme borcuna yetecek miktarda süresiz ve şartsız kefalet senedi veya devlet iç borçlanma senedi teminat gösterir ve alacaklı amme idaresince de bu teminatlar kabul edilirse; amme borcunun çok üzerinde değere sahip gayrimenkulünün kesin haciz neticesinde satılmasını önleyebilecektir.
b) İhtiyati Hacze ve İhtiyati Tahakkuka Dava Açılması
İhtiyati haciz uygulamasına maruz kalan amme borçlusu, haczin tatbik edildiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde ihtiyati haciz sebeplerine karşı vergi mahkemesinde dava açabilmekte ve ihtiyati haczin kanunen belirlenmiş usullerine uyulmadığını ya da ihtiyati haciz sebeplerinin bulunmadığını iddia edebilmektedir. İlk derece mahkemesinin amme borçlusu lehine karar vermesi halinde alacaklı amme idaresi tarafından tatbik edilmiş olan ihtiyati haczin 30 gün içerisinde kaldırılması gerekmektedir.
Amme borçlusu tarafından mal ve hakları üzerinde uygulanan ihtiyati hacze değil de bu haczin dayanağı olan tarhiyata karşı dava açılması halinde ise mahkemece verilen kısmen veya tamamen terkin kararı üzerine de ihtiyati haciz kaldırılacaktır.
İhtiyati tahakkuk kararı üzerine ihtiyati haciz tatbik edilen (ihtiyati tahakkuk kararı üzerine ihtiyati haciz tatbik edilmemişse ihtiyati tahakkuka karşı dava açılamaz.) amme borçluları ise ihtiyati tahakkukun sebebine ve miktarına karşı yine 15 günlük süre içerisinde vergi mahkemesinde dava açabilmektedirler. İhtiyati tahakkuka karşı açılan davalarda vergi mahkemesi tarafından amme borçlusu lehine karar verilmesi halinde de tatbik edilmiş olan ihtiyati haczin kaldırılması gerekecektir.