Sermaye Şirketlerinde Kâr Payı Dağıtımı
Türk Şirketler Hukukunda yeterince düzenlenmemiş alanlardan birisi kâr payı dağıtımıdır. Bu nedenle, sermaye şirketlerinin kâr payı dağıtımında farklı görüş ve uygulamalar ortaya çıkmakta, şirketlerin önünde rehber niteliğinde bir düzenleme bulunmadığından dolayı da kâr payı dağıtımında zaman zaman yasaya aykırı işlemler yapılabilmekte, bu da kâr payı dağıtımına ilişkin genel kurul kararlarının iptali ya da butlanı ile sonuçlanabilmektedir.
Sermaye şirketlerinde kârın dağıtılmasına karar verme yetkisi genel kurula aittir. Bu konuda yönetim organının bir yetkisi bulunmamaktadır. Yönetim organı, sadece kâr dağıtım teklifi hazırlayıp genel kurulun onayına sunabilir. Anonim şirketlerde kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden; limited şirketlerde de benzer şekilde, net dönem kârından ve bunun için ayrılmış yedek akçelerden dağıtılabilir. Bunlar haricinde bir kaynaktan –örneğin, yasal sınırlar dahilindeki kanuni yedek akçelerden- kâr dağıtımına gidilmesi mümkün değildir.
Ayrıca, dağıtılacak şirket kârı hesaplanırken, o yıla ilişkin ticarî kârdan varsa geçmiş yıl zararlarının düşülmesi gerekir. Eğer şirketin geçmiş yıl zararları var ise, bu zararlar dağıtılabilecek net dönem kârının hesaplanmasında dikkate alınmalıdır. Örneğin; 2021 yılında 500.000 TL ticarî kâr elde etmiş olan şirketin geçmiş yıllar zararları 600.000 TL ise, bu şirket kâr dağıtımına gidemez. Öncelikle geçmiş yıllar zararları kapatılmalı ve ileriki yıllarda zararı aşan kâr sağlanır ise ancak aşan kısım kâr dağıtımına konu edilmelidir.
Diğer yandan, sermaye şirketleri tarafından yıllık kâr üzerinden kanuni yedek akçe ayrılması da zorunludur. Türk Ticaret Kanunu, yedek akçe ayırmadan kâr dağıtımına gidilmesine izin vermemiştir. Burada kastedilen yedek akçe, sadece kanuni yedek akçe olmayıp, isteğe bağlı yedek akçe ayırımını da –örneğin; şirket sözleşmesi ile ayrılması öngörülen yedek akçeler- kapsamaktadır. Ancak, uygulamaya baktığımızda, sermaye şirketlerinin kanuni yedek akçe ayırma yükümlülüklerini dahi yerine getirmeden vergi sonrası kârın tamamını dağıtma yoluna gittiklerini görmekteyiz.
Bu konuda sıklıkla tartışma konusu olan ve farklı görüşler ile uygulamaların ortaya çıkmasına sebebiyet veren hususlardan biri de, dağıtılacak şirket kârının vergiden önce mi yoksa sonra mı olacağı hakkındadır. Bu konuda “kârın vergi öncesi mi sonrası mı olduğu şirketler hukukunun konusu değildir” denilip sessiz kalınması ve uygulama şeklinin şirketlere bırakılması, maalesef meseleye çözüm getirmemektedir. Hal böyle olunca da, sermaye şirketlerin bazıları dağıtıma konu net dönem kârını hesaplarken vergi öncesi kârı esas almakta, bazıları da vergi sonrası kâr üzerinden dağıtım yapmaktadır.
Dolayısıyla, ülkemizde kâr dağıtımının şirketten şirkete farklılık arz ettiğini görmek ve söylemek mümkündür. Bu konudaki önerimiz, sıklıkla dile getirdiğimiz üzere, uygulamada tekdüzelik sağlanması açısından, sermaye şirketlerinde, hatta konuyu genele yayarak ticaret şirketlerinde kâr payı dağıtımının usul ve esaslarının ilgili Bakanlık tarafından bir Tebliğ ile düzenlenmesi ve böylece kâr payı dağıtımında şirketlerin uyacağı kuralların açık, anlaşılır ve uygulanabilir bir şekilde belirlenmesidir.